Dilin bireye ikinci katkısı ise, onu dünya üzerinde tek başına yaşayan bir varlık olmaktan kurtarıp kendisiyle birçok açıdan benzeşen insanlarla bir arada yaşatma imkânı sağlamasıdır. Millî zevk, millî hareket tarzı, millî bakış açısı ancak ve ancak dilin bu birleştirici, kaynaştırıcı etkisiyle elde edilebilir. Dilini bilmediğimiz insanlarla herhangi bir yöntemle anlaşmamız mümkündür. Bu anlaşma çoğu zaman mekanik bir iletişimden öteye gidemeyecektir. Çünkü, diller, asıl işlevini bireyler arasında duygusal bağlar, duygusal iletişimler kurarak ortaya koymaktadır.
Günümüzde dillerin işlevi, eskisinden daha belirgin bir durumdadır. Diller, yukarıdan beri sıraladığımız gibi, şahsî ve millî açılardan her geçen gün daha büyük önem arz etmektedir. Şimdilerde bir insanın hangi millete mensup olduğu noktasında konuştuğu ana dili belirleyici unsurların başında gelmektedir. Eskiden bir insanın hangi milletten olduğunu anlamak için, öncelikle dış görünüşüne, kılık kıyafetine bakılırdı. Hızla küreselleşen ve kaynaşan dünyada artık bu ölçüler yeterli olmamaktadır. Herhangi bir millete mensup olma konusunda, konuşulan ana dili belirleyici olabilmektedir. Konuya kendi penceremizden bakacak olursak, Türk milletine mensup olmanın gereklerinden birisi de, hiç şüphesiz, Türkçe konuşmaktır. Türkçe konuşan insanlar, Türk milletinin fertleridir. Türkçe ise, Türk milletinin dilidir.
Dilde Özleştirme
1930’lu yılların başında dilimizdeki yabancı kelimelere Türkçe karşılıklar bulma konusunda yoğun çalışmalar yapıldığı bilinmektedir. O yıllarda dilimize çok sayıda yeni kavram ve kelime kazandırılmış, dildeki bu olağan dışı yabancılaşmanın önüne geçilmeye çalışılmıştır. Ne var ki özellikle Atatürk’ün ölümünden sonra, bu aşırı Türkçeleştirme hareketi çığırından çıkmış ve amacından sapmıştır. Türkçe kelimelere dahi yeni karşılıklar bulma gibi garip durumlara düşülmüştür. Başlangıçta iyi niyetli ve yararlı bir girişim olarak ortaya çıkan bu hareket zaman içinde, asıl çizgisinin dışına çıkartılarak yabancı dil denildiğinde, yalnızca Arapça ve Farsçanın kastedildiği bir noktaya çekilmiştir. Bu olumsuz durumu zamanında gören Atatürk ve o dönemin aydınları önlem alma yoluna gitmişlerdir.
Aşırı özleştirme hareketi, çok sayıda bilimsel yanlışlığı da beraberinde getirmiştir. Her şeyden önce bu hareketin dayandığı bir felsefe yoktur. Amacı ve kapsamı açık değildir. Dil gibi, ciddî ve ilmî bir konu, bilim alanından çıkartılarak siyasete ve başka emellere alet edilmiştir. Bilim adamlarından çok, açıkgöz fırsatçılar ortalığı doldurmuştur. Bu konudaki en büyük hatalardan birisi de kelimelerin arka plânı düşünülmeden hareket edilmesidir. Kelimeler, âdeta birer tuğla gibi düşünülmüş ve eskisini alıp yenisini koymakla her şeyin hallolacağı vehmedilmiştir. Hâlbuki her bir kelimenin arka plânı, etki alanı ve kavram genişliği vardır. Bir kelimenin izdüşümü kendisiyle sınırlı değildir. Bir kelimeyi değiştirmek demek, aynı zamanda o kavramla ilgili çok sayıda kullanımı bir anda yok saymak demektir. Özleştirmeciler bu gerçeği gözden kaçırmışlardır.
Aşırı özleştirmecilerin gözden kaçırdıkları gerçeklerden birisi de bu konuda halkın kabulünü ve kelimelerin yeni hayata uyum sağlama sürelerini hiçe saymalarıdır. Bu konuda tam anlamıyla “Ben yaptım, oldu” anlayışı esas alınmıştır. Kelime ve kavramların tarihî derinliği, bağlantıları, Türkiye ile Türkçe konuşan diğer soydaşlarımızın irtibatları hiçbir şekilde dikkate alınmamıştır. Sözde Türkçeleştirme akımı, gereğinden çok hızlı ve zorlamalarla sürdürülmüştür. Bu ise, başarısızlığı beraberinde getirmiştir.
Türkçeye zarar vermeye başlayan bu hareket, 1980’li yılların başında durdurulmuştur. Aşırı özleştirme hareketinin başarısızlığı gözler önüne serilmiştir. Kanaatimizce, dil tartışmaları bir taraftan dilimize katkılar sağlarken, diğer yandan da dilimize ve dilcilere karşı bir güven bunalımı oluşturmuştur. Bu açıdan bakıldığında, artık günümüzde eski-yeni kelime konusu büyük oranda kapanmıştır. Türkçe konuşan insanlar, kelimelerden ziyade, anlam ve düşünce üzerinde yoğunlaşmaya başlamıştır. Dilimize zarar veren bu kötü gidiş, bir şekilde durdurulduktan sonra, dilimiz tekrar eski itibarını elde etme yoluna girecektir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder