13 Kasım 2009 Cuma

Resimli Roman Yayıncılığımızdan Anılar…

İLK RESİMLİ ROMANLA TANIŞMA

İlk resimli roman ile tanışmam “Küçük Ayı Ruper’in Maceraları ile olmuştu. Demek ki, 1937-38 yılları… Komşumuz Şayan Abla’nın verdiği, ÇOCUK (belki de ÇOCUK SESİ) dergilerinde görmüştüm.

Rupert
Resimli karelerin altındaki yazılar hikayeyi anlatıyordu. Olayın bütün kahramanları, giysileri ve kullandıkları eşyaları ile tıpkı insanlar gibi yaşayan hayvancıklar idi. Henüz okumayı öğrenmemiştim, ama ne gam… Olayı resimlerden rahatça çıkarabiliyordum. Küçük Ayı Ruper bir balona biniyor… Daha doğrusu beraber biniyorduk… Tüm macerayı onun yanında imişim gibi, nefes nefese yaşıyordum.

Bu ve daha sonra çocukluk ve gençlik dönemlerimde gördüğüm resimli romanların tümü yabancı çizerlerin işi idi.


AKLIMDA KALAN DERGİLER

Sonraları, ben YAVRUTÜRK, ağabeylerim BİNBİR ROMAN okurları olmuştuk.

Türkiye Yayınevi’nin yayınladığı bu iki dergi ve daha sonra çıkardığı ÇOCUK HAFTASI, sanırım, ülkemizde yayınlanan en uzun soluklu çocuk yayınları idi.

Bu dergilerin arada özel sayıları da çıkardı.

Daha büyük yaştaki çocuklar için yayınlanan BİNBİR ROMAN, yabancı kaynaklı resimli romanlarla doluydu.

Kızıl Maske, Sihirbazlar Kralı Mandrake (uşağı Abdullah), İki İzci Tim İle Sarp (Tim’in kara kaplanı), Baytekin, Brik Bradford

Baytekin...
Brik Bradford ve arkadaşları istenildiği zaman küçülen, istenildiği zaman büyüyen bir küre içine girerler, bu acayip araçla akıl almaz yolculuklara çıkarlardı.

YAVRUTÜRK’te her hafta Çetin Kaptan’ın Maceraları’nda resimli hikaye “Cambazlıktan alınca boyunun ölçüsünü, Çetin terzi olmuştu hemen ertesi günü” diye başlar, kahramanımız her hafta değişik meslekte karşımıza çıkardı.

YAVRUTÜRK’ten sonra çıkarılan ÇOCUK HAFTASI’nda, o zamanın Babıali’deki en güçlü ressamı Sururi Gümen’in çizgileri yer alırdı. Sururi, renkli kapak karikatüründen başka, iç sayfalarda “Uzun Kılıçlı Kahraman”, “Sarı Efe”, gibi dizi romanları resimlerdi. Arka sayfadaki Nasrettin Hoca tiplemesi de onundu.

Düşünüyorum da, çocuk yayıncılığı hedef alınan kitlenin ruh sağlığı, terbiye ve eğitimini gözeten bir uzmanlık işidir de. Var mıydı bu yayınevlerinde böyle kadrolar? Sanırım yoktu. Ama meslek etiğinden kaynaklanan bir özeni, hikayesinden şiirine, resimli romanına kadar hissedebiliyordunuz. Bu belki de yazarların çoğunun maarif kökenli olmasından böyleydi.

BİNBİR ROMAN ve benzerlerinde vurdulu kırdılı konular çoğunlukta idi. Ama, kahramanlar hep toplum düşmanı kötülere karşı, adalet savaşçıları idiler. Haklı ve doğru olan daima kazanır, suçlu kesin olarak cezasını görürdü.

1950’lere doğru, bu tarz çocuk dergilerinde bir tükenme, erime başladı. Değişen zamana, istemlere ayak uyduramamak mı? Bilemiyorum… Yine o sıralarda, Şevket Rado’nun hazırladığı, Yapı ve Kredi Bankası’nın sponsorluğunu yaptığı DOĞAN KARDEŞ dergisinin çocuk yayıncılığımızda, kuşkusuz, çok önemli bir yeri vardır. Bu dergide, Selma Emiroğlu’nun sevimli çizgileri ile hazırladığı “Karakedi’nin Maceraları” çok seviliyordu.

YAVRUTÜRK, ÇOCUK HAFTASI, BİNBİR ROMAN artık çıkmaz olmuştu. DOĞAN KARDEŞ dergisi de belli, kısıtlı bir yaş grubuna seslenebiliyordu.

Oysa, çocuk yayınları piyasasında okur sayısı çığ gibi büyüyor, piyasadaki bu boşluk yayıncı olsun, olmasın çok kişinin iştahını kabartıyordu.


KAĞIT KARABORSASI VE ÇOCUK DERGİCİLİĞİ

Demokrat Parti’nin yönettiği yıllar. İktidar muhalefet ilişkileri son derece gergin. Eleştirilerden yılgın hükümet , basına gözdağı vermek için, bir kağıt sınırlaması getirmiş. Büyük gazeteler, gerçek ihtiyaç sahipleri kağıtsızlık yüzünden yanıp tutuşurken bazı açıkgözlere gün doğmuştu. Adamını bulan kendisine kağıt tahsisi çıkartıyor, bunun pek az bir bölümünü yayın (!) işinde kullanıp gerisini karaborsaya sürüyordu. Hiç riski olmayan tatlı bir Pazar kurulmuştu. Cağaloğlu’nda, her han kapısında sırt hamalları bekleşirdi. Kağıda gereksinimi olan siparişini bu hamallara verirdi. Devir değişip, furya sona erdikten sonra, çoğu hamalın ya matbaa kurduğunu, ya da büyük kağıt mağazaları açtığını gördüm.

Devletten tahsis koparmanın en kolay, en pratik yolu ise çocuk dergisi çıkarmaktı.

AYDINGER ÜZERİNE KOPYA, KLİŞE, OFSET TEKNİĞİ, PİSTOLE …

Çocuk dergisi nasıl çıkar? Kağıdın olunca iş kolay… Alırsın Avrupa’dan en son gelen “comics” çizgi romanlardan birkaç tane, bir rulo aydınger kağıdı… Balonlardaki yazıları tercüme ettirirsin. Bir “kopya ressamı” bulursun. Bu kopya ressamlığı olayı o dönemin teknik yoksulluğundan kaynaklanan bir zanaattı diyebiliriz. Yabancı dergiler renkli baskılı idi. Ressam aydınger kağıdını renkli resimler üzerine koyar, konturları siyah çini mürekkebiyle çizerdi. Balonların Türkçe çevirisi de yazıldıktan sonra bu resimler klişeciye verilirdi. Artin ve Dikran ustaları asit ve kurşun kokuları ile anımsıyorum.

Sonraları ofset tekniği ile tanışıldı. Daha ekonomik ve daha pratik olduğu için hemen benimsendi. En önemlisi aynı serüvenler, zaman içinde, tekrar tekrar kullanıldığından filmleri saklamak klişeleri saklamaktan çok daha kolaydı. Bu sistemde, aydıngere çizilen resimler filme alınıyor, filmden çinko plakalara aktarılıyordu. Ressamlar zemin tramlama tekniği renklendirme işlemini çinko üzerinde yaparlardı. Her renk için ayrı bir çinko kalıp hazırlamak gerekirdi. Daha sonraları İstanbul’a gelip yerleşen Karlotto Pietro ismindeki bir İtalyan ressam, ofset baskıda tram yerine pistole tekniğini tanıtmıştı. Bu teknikle yapılan renklendirmeler resme daha bir canlılık ve hareket veriyordu. Mehmet Tekdal da bu tekniğin başarılılarındandı. Bizim müessesede ben resimleri çizerken Turhan Şimga pistole kullanıyordu.

Evet… Bu sıralarda (1950 başlarında), Hamit Şendur’un Çocuk Yayınları Müessesesi’nde Turhan Şimga’nın yamağı olarak çalışmaya başlamıştım. Güzel Sanatlar Akademisi’ne girmiştim. Böylece piyasa deneyimimin artacağını umuyor ve seviniyordum. Oysa daha ilk günden önüme bırakılan yabancı resimli romanları aydınger üzerine kopyalamaya başlamıştım. Benden başka Göçmen Hayri (Önder), Erol Kandiyar, Şemsi Güner gibi anımsadığım isimler de bizde kopyacı olarak zaman zaman çalışmışlardı. Piyasanın diğer kopyacı ressamları olarak Sabahattin Yılmaz, ağabeyi Fuat, Orhan Doğu’yu anımsıyorum. Kısacası, o dönemde resim ve karikatür hevesi ile Babıali’ye uğrayıp da kopya işine bulaşmamış kimse yoktu diyebilirim.

Cemal Dündar Samim Utkun
Nezih Dündar balonların yazımında usta idi. Samim Utkun, Cemal Dündar kapak resimleri çizerlerdi.
Samim Utkun, 2001 yılında aramızda ayrıldı. Ceylan Yayınlarında uzun yıllar çalışan Utkun daha çok kapakları ve illüstrasyonları ile tanınıyordu. Ceylan yayınlarında kaligrafiden pikaja varıncaya kadar birçok işte çalıştı.

Diğer dergilerden de kopya işleri alırdım. Vakvaka Kardeş’in maceralarını, balon yazılarını da ben uydurarak kopyalamıştım. Harçlıklarını çıkarmak için eli çizmeye yatkın çoğu mahalle arkadaşıma kopya yaptırmıştım. Bunların arasında Prof. Dr. Yılmaz Akalın’ı sayabilirim. Kopya yapanlar için en büyük güçlük kaliteli aydınger kağıdı edinebilmekti. O yıllardaki ithalat rejimi dolayısıyla, yerli -yağlı mumlu kağıtlarla yetinmek zorunda kalır, gözlerimizi perişan ederdik.

TOMMİKS, RED KİT, TENTEN VE DİĞERLERİ

Çalıştığım yayınevi Yavrutürk, Binbir Roman benzeri dergiler çıkarıyordu… TOMURCUK, ARMAĞAN gibi… O sırada Erdoğan Egeli (Ceylan Yayınları)’nin çıkardığı TOM MİKS okuyucu sayısında büyük bir patlama yapmıştı.


Ceylan Yayınlarının Tommiks'i... Daha sonra TEKSAS çıkmaya başladı.

Bunu ZAGOR vs izledi. Eh biz de TENTEN’i bulmuştuk.Yabancı yayınların satıldığı kitapevlerinde tabi..

Tenten’in Maceraları yayınlanmaya başladı ve tutuldu da. İlginç bir anımı aktarayım… Alaaddin Kral, İtalya’dan PEKOS BIL’in yayın hakkını satın almıştı. Bir sabah duvarların PEKOS BİL afişleri ile süslendiğini görünce, hemen harekete geçmiş ve PEKOŞ BİL (Pek hoş Bil anlamında) dergisini bayilere vermiştik.

Bir çizgi roman kahramanına istediğiniz ismi verebiliyordunuz. Daha sonraları yayınlanan Adnan Şakrak’ın sahibi olduğu RED KİD de böyle uydurma bir isimdi. Bütün dünyada LUCKY LUKE adıyla bilinen kahraman, ülkemizde RED KİD adıyla ünlendi.



Ferit Öngören 1960’larda TENTEN’in maceralarını özgün olarak çizmeye başlamıştı. Yani serüvendeki orijinal tipleri almış, tümüyle kendi hazırladığı kurguya uygun olaylara sokmuştu. Tenten Türkiye’ye geliyor, İstanbul’da Küçükçekmece’de haydutları kovalıyor vs… Her hafta bilmem kaç sayfa çizmek kolay değil. Ferit Öngören bunalmış ve hazırladığı senaryoya göre, serüvendeki kızı balkondan düşürerek olayı noktalamış. Rastlantıya bakın ki aynı gün “komşularının kızı da balkondan atlayarak” hayatına son vermiş. Olayı bana anlatan Ferit Öngören’e “İyiki Tenten’in maceralarını bitirmek için daha büyük facialar düşünmemişsin” dedim.

Erdoğan Bozok

‘Süper kahraman’ özgür düşüncenin yaratıcılığı, ya kahramanlar?

Geçtiğimiz pazar, kalabalık bir arkadaş grubuyla birlikte, New York’taki Metropolitan Sanat Müzesi’ne gittik. Yanlış anlamayın, müzeyi basmak için değil, sadece oradaki Superheroes: Fashion and Fantasy (Süper Kahramanlar: Moda ve Fantazi) ismini taşıyan sergiyi görmek için...
Çizgi romanlardan doğup, sinema dünyasına transfer olan ve orada kendilerine yeni bir hayat kuran süper kahramanların kostümlerine hepiniz aşinasınızdır. İşte sergide, ünlü modacıların bu kostümlerden nasıl etkilediklerine ilişkin örnekler yer alıyor.
Metropolitan’daki bu ilginç sergide, Kıbrıslı modacı Hüseyin Çağlayan’ın da bir eserine yer verilmiş. Yarattığı mühendislik ve dizayn harikası giysilerle beni her seferinde kendine hayran bırakan Çağlayan’ın, Aeroplane Dress adını taşıyan bu yapıtı, Flash adlı çizgi roman kahramanından esintiler taşıyor. Flash, çok hızlı hareket eden, çok hızlı düşünen ve çok hızlı koşan bir karakter. Flash’ın bu yerçekimini zorlayan yetisinden olsa gerek, Çağlayan’ın giysisi de hem materyal hem de şekil şemal olarak uzay mekiğinin dış yüzeyini hatırlatıyor.
Sergide, Çağlayan’ın yani sıra, Dolce Gabbana, Christian Dior, Julien Macdonald, Jun Takahashi Yves Saint Laurent, Armani gibi isimlerin geçmişte yaptıkları giysiler de bir araya getirilmiş. Bu giysiler, Örümcek Adam, Kedi kadın, Süpermen ve Demir Adam gibi süper kahramanların bildik kostümlerinden esinlenerek hazırlanmış.
5 mayısta açılan serginin tantanası o günden bugüne hâlâ sürüyor. Zaten açılışa da Hollywood ve moda dünyasından isimler yağmur gibi yağmıştı. George Clooney, Julia Roberts, Giorgio Armani, Gisele Bundchen, David Beckham, Tom Cruise, Beyonce, Christina Ricci, Jennifer Lopez ve daha pek çok ünlü açılış galasındaydı.
Sergiyi gezince ister istemez kendi kendime sordum; “Neden popüler kültürümüzde, olağanüstü güçlere sahip olan fantazi ürünü kahramanlar yok” diye.
Hakikaten, neden Amerika’da ortaya çıkan Iron Man, Batman, X-Man bizde değil de orada ortaya çıkmış. Bunun bir nedeni olmalı. Türkiyeli bir sosyal psikolog ortaya çıkıp da bu konu üzerinde düşünse, koca bir kitap yazar, böylece hem beynindeki yağ tutmuş hücreler biraz erir, hem de işe yarar bir eser ortaya çıkarmış olur. Ama nerdeee...
Süper kahramanlara kaynaklık eden comic books’lara geçmiste “funny book” deniyordu. İlk funy book olan Yellow Kid 1896’da basılmıştı.
İlk kostüm giyen karakter ise 1936’da yaratılan The Phantom oldu. Fakat Phantom’un öyle insanüstü güçleri yoktu. Sadece cesurdu, gözü pekti ve güçlüydü.
The Clock ise maske takarak yüzünü gizleyen ilk çizgi roman karakteri oldu. Bundan iki yıl sonra yani 1938 yılında ise Superman geldi. Süpermen göğsündeki S harfiyle değil, insanüstü güçlere sahip ilk karakter olduğu için ünlendi. 1939 ise Süpermen’le neredeyse aynı özelliklere sahip olan Wonderman ortaya çıktı. Yine aynı yıl Detective Comics, Batman’i yayınlamaya başladı. Ardından Amerikan bayrağının renklerini ve yıldızlarını taşıyan kostümleriyle milliyetçi Wonder Woman boy göstermeye başladı. Amerika’nın altın çağı denilen 1936-58 yılları arasında ortaya çıkan kahramanlardan biri de The Spectra idi. Bu kahraman, neredeyse her şeyi yapabilme kabiliyetine sahipti, yani gücü sınırsızdı. Belki de bu nedenle piyasada çok tutmadı ve ortadan kaybolup gitti.
Yıllar geçtikçe bu çizgi kahramanlara yenileri eklendi ve hepsi de Amerikan popüler kültürünün önemli bir parçası haline geldi. Kahramanların bu toplumda sürekli üremesi bazı yazarlar tarafından olumsuz eleştirilere neden oldu.
Değerli yazar Gündüz Vassaf, Cehenneme Övgü adlı kitabında, özgür toplumlarda kahramanlara yer olmadığını yazmış ve onların totaliter toplumlara özgü unsurlar olduğunu belirtmişti. Çok tartışmalı ve bir yere vardırması çok zor bir iddia bu. Kahramanları bilmiyorum ama süper kahramanlar nispeten daha özgür ve gelişmiş toplumlarda ortaya çıkıyorlar.
Geçmiş zamanlarda nam salmış süper kahramanların çoğu, doğuştan ayrıcalıklı varlıklardı.
Eski Yunan’da, Tanrılar Tanrısı Zeus’tan ateşi çalan ve ölümlülere veren Promethus büyük bir kahramanlığa imza atmıştı. Promethus’un kendisi de bir tanrıydı.
Yine Gılgamış, hem kendi şahsı için hem de halkı için ölümsüzlük iksirini elde etmeyi amaçlamış ve büyük kahramanlıklar göstermişti. Humbaba gibi bir yaratıkla bile savaşmıştı. Gılgamış, Mezopotamya krallarından biriydi.
Hayber kalesinin kapısını elleriyle koparıp kendine kalkan yapan Hz. Ali de ayrıcalıklı bir sınıftan geliyordu.
Oysa Amerika’nın en tutulan çizgi roman (comic books) kahramanları görünürde gayet sıradan insanlar ve bu sıradan insanlar, ihtiyaç anında sahip oldukları olağanüstü güçlerini kullanarak, halkın başını büyük belalardan kurtarıyorlar. Süpermen herkes gibi bir ofiste çalışır ve gerek duyduğunda bir telefon kulübesinde üstünü başını değiştirip, süper bir güce dönüşür.
Süpermen gibi kahramanlar, bireyselliğe ve tek bir insanın kendi gücüyle neler başarabileceğine vurgu yapıyor. Ancak gel gelelim ki Ortadoğu toplumlarında birey, önce ailenin, sonra cemaatin ve en son olarak devletin sıkı otoriter yapısı içinde eriyip yok olur. Birey tek başına bir güç ifade etmez. Bu nedenle Türkiye toplumunda insanlar, tek başına durduklarında eziktir, kısık sesle düşüncelerini ifade ederler ve kendi dillerini zorlukla konuşurlar, hatta yazarlar bile konuşma konusunda güçlük çeker.
Fantazilerimizde bile tek bir insana olağanüstü güçler vermeye neden çekiniyoruz acaba? Cevabı zor bir soru. Belki de tepemizden hiç eksik olmayan ve bize, “otur oturduğun yerde bakiim” demeye ayarlanmış bir gücün varlığından kaynaklanıyor bu. Bu gücün standartları da tam belli değil, herhangi bir şey onu kızdırabilir ve bize çıkışabilir. Risk almak istemiyorsanız, sizin için en iyisi fazla ileri gitmemek, derinlerde yüzmemek, sınırları zorlamamak oluyor. Unutmayalım hâlâ 301’in tehdidi altında yaşayan bir ülkeyiz ve böyle bir ülkenin çocuklarından özgürce düşünmelerini, yaratıcı olmalarını, uçuk kaçık hayaller kurabilmelerini beklemek belki de pek gerçekçi bir beklenti değil.
Bizdekinin tersine, Amerikan toplumunda insanlar düşüncelerini gür bir ses tonuyla ifade eder, en küçük başarılarıyla bile gurur duyar ve etrafındaki insanlardan da onların bu başarısını onaylamalarını beklerler. Bireye verilen bu önem nedeniyle Amerikan toplumunda doğum günü kutlamaları çok önemli bir olaydır. Ancak bizde hâlâ pek çok kişi doğum gününü etrafındakilere hatırlatarak kendisine vurgu yapmaya çekinir. Toplumun amaçları, içinde bulunduğumuz cemaatin amaçları derken, bireyler kendini yaratmak ve kendini yetiştirmek konusunda sakatlanırlar.
Amerikan toplumunda, önce bireyin kendi düşünceleri, kendi istekleri gelir, daha sonra başkalarınınki... Ayrıca bir Amerikalının, düşünce ve isteklerini özgürce dile getirmekten korkmasını gerektirecek hiç bir neden yoktur. Çünkü anayasanın birinci maddesi bireyin konuşma ve düşünme özgürlüğünü garanti altına almıştır.
Anlayacağınız, ben kendimi de dahil ederek söylüyorum: uzaktan tokmağı davula vurup da “Bu Amerikalılar moron, bu Amerikalılar tek tip, bu Amerikalılar aşırı tüketici, bu Amerikalılar demokrasi nedir bilmiyor” derken, üç kere düşünmemiz ve biraz kendi üzerimize başımıza bakmamız gerekiyor. Amma velâkin, kendimizi iyi hissetmek için kendi uydurduğumuz bütün bu klişelere inanmaya devam edebiliriz de. İste o zaman da kimsenin bizim için yapabileceği bir şey kalmamış demektir.
Bir öneri Eskiden köylerde herkesin evinde bir duvar halısı olurdu; üzerinde otlayan geyikler, fal bakan çingene kadınları vardı... İstanbul’daki genç müzelerden biri, bu halılardan oluşan bir koleksiyonu sergileyerek ilginç bir işe imza atabilir.

Kaynak

Ken Parker #40: TEHCİR, SOYKIRIM, TERÖR!

Tüm çağlarda ve coğrafyalarda rastlanan toplumsal sorunlar, yüksek tempolu, muhteşem senaryolu bir Ken Parker macerasında karşımıza çıkıyor!





Mavi ceketliler, Chiricahualar, beyaz yerleşimciler, ordunun kılavuzları, Aravaipalar... Amerikan tarihine dair somut gerçeklerin -ve hatta fotoğrafların- işlek bir hayal gücüyle buluştuğu Apaçi, hiç şüphe yok ki Ken Parker'ın en etkileyici maceralarından biri!

Uzun zamandır yolları Ken'le kesişmemiş eski bir dostun da karşınıza çıkacağı Apaçi'de efsanevi kızılderilli bürosu şefi John P. Clum da (nam-ı diğer Nantan Betunykayyeh) sahne alıyor.

Tamamen Ivo Milazzo tarafından çizilmiş olan Apaçi, belgesel nitelikteki uzun diyaloglardan hızla aksiyona geçiş yapılan kurgusuyla başlı başına bir çizgi roman dersi niteliğindeki, dopdolu bir macera...

Ve bu maceranın belki de en kuvvetli tarafı, yüzyıllardır dünyanın bir çok köşesinde şu veya bu isimle yaşanmış tehcir, soykırım, terör gibi kavramlar arasındaki bağa dikkat çekmesi. Berardi, olayların perde arkasına sızdığı senaryoda, hem kızılderililerin hem de beyazların yaşadığı tarifsiz dehşetleri çarpıcı biçimde gözler önüne seriyor.

Bazılarını kitapta (çekim hikayelerine dair kurmacalar eşliğinde) bulacağınız otantik fotoğraflara göz atmak için tıklayın:

John P. Clum, çağdaşı olan iki efsane ile birlikte

Trene yüklenmeyi bekleyen Apaçiler

John P. Clum hakkındaki biyografik bir kitabın kapağı

Apaçi'den örnek sayfalara ise, aşağıdaki linklerden ulaşabilirsiniz:

John P. Clum karargâhta rest çekiyor

Çiğnenen sözler

Ken ve Chato karşı karşıya!

Solukbenizlilere ölüm!

İstanbul’un zombilerini çizdi

Gökyüzü bir garip, birileri esrarengiz şekilde ölüyor, polisler delil arıyor. Kurbanlardan birkaçı ısırılana kadar delil bulamıyorlar. Dirilen ölüler (zombiler) tarafından ısırılmanın bilinen kuralı burada da işliyor. Isırılan kişi de zamanla zombiye dönüşüyor. Sonunda şehirde sadece 7 kişi zombilere karşı ayakta kalabiliyor: İstanbul’a kan davası için gelen bir genç, Karadenizli bir mafya babası, üç üniversite öğrencisi ve evli bir çift. Peki ne mi yapıyorlar şehri zombiler sararken?

Daha çok birbirleriyle mücadele ediyor, gereksiz detaylara takılıyorlar. Hikayenin yazarı ve çizeri Cem Özüduru (22), Mimar Sinan Üniversitesi resim bölümü dördüncü sınıf öğrencisi. Zombistan onun ilk çizgi romanı. Rodeo Yayınları’ndan bu ay çıktı. Kitaba bakınca bizler de bu şehirde zombi gibi yaşıyoruz, ya da zombilere çarpıp duruyoruz, diyorsunuz. Ağır hareket eden, çevresinde ne olup bittiğini geç algılayan ama vahşi yaratıklar...

Zombistan’ın 22 yaşındaki çizeri çocukluğundan beri bir korku tutkunu. Gerçi çocukluğundan bu yana çok zaman geçmemiş diyebilirsiniz ama çizgisindeki ustalık hayranlık uyandırıcı. İnsanın kabuslarından böylesi bir yaratıcılık çıkarması da öyle...
5-6 yaşlarındayken kabuslarında korsanlar, iskelet yüzlü adamlar gören Cem Özüduru, ailesinin tek çocuğu olarak Antalya’da büyümüş. Bir yaşında İstanbul’dan ayrılmasına rağmen İstanbul’daki evlerinin önünde gördüğü trafonun kurukafalı “dikkat tehlike” ambleminden çok korkup kötü etkilendiğini hatırlıyor!

KORKU KARAKTERLERİ ANLATMAK İÇİN BİR YOL

Hayatında korku hep önemli bir rol oynamış. Küçük yaştayken kanlı sahneler çizince orta okul yönetimi onu satanist sanmış, oysa kedileri çok seviyor. Okuduğu Güzel Sanatlar Lisesini birincilikle bitirip üniversiteyi kazanmış.
Hikayelerinin profesyonel olarak yayınlanması ise Rodeo yayınlarının çıkardığı Strip dergisiyle başlıyor. Ardından bu yıl, ilk kitabı Zombistan geliyor: “Bu tarz tamamen kendiliğinden gelişti. Bu tarza ‘fantastik’ ya da ‘korku’ denebilir ama fantastik öğeleri ya da korku öğelerini hikayenin içinde başka bir şey anlatmak için kullanıyorum. Korku öğeleri karakterlerin psikanalizini yapmak için güzel bir anahtar.”

İSTANBUL’DA ZOMBİLER YAŞIYOR ZATEN

İstanbul’u basan zombiler kim aslında? Bu şehirde hayatını ölü gibi yaşayan yüzbinler mi? Özüduru’nun yanıtı ilginç: “İstanbul’da zombiler var aslında. Şehri bildiğimiz anlamda vücutları çürümüş yaratıklar basmasa bile, İstanbul’da böyle şeyler oluyor zaten. Benim hikayede anlatmaya çalıştıklarım, sokaklarda bizi ısırmaya çalışan yaratıklar olmasa da, olabilecek şeyler. İnsanlar hem hissiz ve tepkisiz, ama bir yandan da vahşi bir tutumları var. Bu tarz psikolojik göndermelere bakıldığında zombi, özellikle karakterlerin psikolojik yapısına, şehirlerin ve ülkelerin siyasi yapısına gönderme yapmak için kullanılan bir yaratık. İnsana çok yakın, bir zamanlar insan olmuş bir yaratık. Herkes kendi hayatında öyle bir zaman yaşayabilir ki ‘Bir zamanlar ben insandım, insanlıktan çıktım, bu şehir beni insanlıktan çıkardı’ diyebilir. Bunu kullanmak için zombi dört dörtlük bir figür.”
Zombi olmak aslında yaşadığının farkında bile olmadan yaşama durumu. Cem Özüduru biraz da ölümü hatırlatıyor: “Günün birinde öleceğimizi bildiğimiz halde yaşamaya devam ediyoruz. Zombiler ölümün bize ne kadar yakın olduğunu gösteren bir sembol. Kitapta da gençler yanıbaşlarında ölümü hatırlatan olaylar olmasına rağmen aralarında saçma sapan şeyler konuşuyorlar. Türk’ün aklının yavaş gelmesi durumu var ya, bu hikaye, ağır hareket eden zombilerle bizim aramızdaki çok da fark olmadığını gösteriyor. Bizde de, durumları tam algılayamama hali vardır. Medyadan olabilir, olayların çok yaşanıp sıradanlaşmasından olabilir, ama bu iyi bir şey değil.”

BEN HİKAYELERİ ARA SOKAKLARDA BULUYORUM

Zombistan İstanbul’da geçse de “Güzel İstanbul” manzaraları bu kitapta hiç yok. Sanki olay hayalet bir İstanbul’da geçiyor. İstanbul’da denizi bir kez bile görmeden yaşayan insanları düşününce haksız da değil Özüduru:
“Biz her gün dizilerde gösterilen İstanbul görüntüsüyle yaşamıyoruz ki; en azından ben onu görmüyorum. Yaşadığım mahalle de dolaştığım yollar da çok öyle değil. Romanda şehrin İstanbul olduğunu o manzaraları göstermeden nasıl anlatabilirim diye düşündüm. Karakterler Galata Kulesi’nin tepesinde sıkışıp zombilerle dövüşmesinler; Amerika için Özgürlük Anıtı böyle bir sembol ama benim hikayemde böyle bir damga olmasın dedim. Romanda benim gerçekten yaşadığım, dolaştığım mekanların aynıları var. Okulun kantini, oturulan merdivenler.”
O zaman hikaye neden İstanbul’da geçiyor ki? Özüduru’nun buna yanıtı da ilginç: “Bu hikayenin İstanbul’da olması gerekiyordu. Çünkü İstanbul metropol olduğu için her yerden gelenler bu uyuşmazlıkları yaşıyor. Mekanın İstanbul olduğuna dair tek detay, içinde geçen insanların şehri İstanbul yapması. 7 tepeli İstanbul gibi 7 karakter var. Bunlar İstanbul’daki farklı grupların stereotipleri. Karadenizli mafya babası örneğin. Artık mesleği bırakmaya çalışıyor. Kan davası dolayısıyla birini öldürmek için köyünden gelmiş bir adam. Hiçbir şeyden haberi olmayan 3 üniversiteli. Genç olmalarına rağmen neredeyse zombilerden hiç farkları yok, kafaları ağır çalışıyor. Hikayede ortalık karıştıktan sonra “ne oluyor” diye soruyorlar. Ve ufaktan bir aşk hikayesi olarak da bir karı kocanın hikayesi var. Bunların hepsi İstanbul’da aslında farklı şeyleri ve şehir hayatının insan üzerindeki farklı zorluklarını temsil etmek için kullandığım karakterler.”

KENDİMİ KORKUTMAK HOŞUMA GİDİYORDU

Çok küçükken çizmeye başladım. Aklıma hep uzun hikayeler geliyordu. Çizgi roman olarak Conan ve Tenten ile haşır neşirdim, sonra Lemanlar ve Lemanyaklarla tanıştım. Sonra da yabancı çizgi romanlar ve çizerlerle. Korku ve bilimkurgu hikayeleri okudum. Türkiye’de gerçekleşmiş garip olayları anlatan “Bilinmeyen” isimli bir dergiyi izliyordum. Kendi kendimi böyle korkutmak hoşuma gidiyordu. Filmlerde de ilgim o yöne kaydı. Bir anlamda kendimi test eder gibiydim, bakalım nereye kadar izleyebileceğim gibisinden bakıyordum. Ama dayanıklıymışım, aynı zamanda çok sevdim ve devam ettim.

ZOMBİSTAN’IN DEVAMI GELMEYECEK

Zombistan’ın devamını yazmayı düşünmüyorum. Çünkü aramızda ne kadar savaş, ne kadar kavga olsa da, bu böyle devam edecek. Yaşamla ölüm kardeş olduğu sürece değişmeyecek bu durum, bir son olmayacak. Benim görüşüme göre birinin yokluğu diğerini anlamsız kılıyor. O yüzden hikayenin sonu tam bağlanmıyor. Şu an için bu konuda söyleyeceklerim bitti, ama buna ekleyeceklerim olursa o zaman belki bir devam kitabı olabilir.

Kuran da çizgi roman oluyor

Amerikan çizgi roman-karikatür dünyasının en yetenekli isimlerinden bir olarak bilinen Robert Crumb, tartışmalar yaratan son kitabı "Kitab-ı Mukaddes"den (The Book Of Genesis) sonra , Kur'an-ı Kerim'i çizgi roman haline getireceğini açıkladı.
Yeraltı çizgi roman hareketinin yaratıcısı olan Robert Crumb, kısa bir süre önce çıkardığı İncil projesinden sonra şimdi Kur'an-ı Kerim'i çizgi roman haline getireceğini belirtti.
Çizer, Eski Ahit’in Yaratılış bölümünün, müstehcen resimli kitap halini kasım ayında piyasaya çıkardı. Kitapta, karakterlerin birbirileriyle cinsel ilişkiye girdiği resimleri ve romanın bazı karelerinde abartılı şiddet sahneleri bulunuyor.
Hıristiyan alemini ayağa kaldıran tartışmalı sanatçı Robert Crumb,”Kitab-ı Mukaddes’in Tanrı’nın kelamı olduğuna inanmıyorum. Ben bunun, baştan sona, tarihsel gerçeklikle zayıf bir ilişkisi olan mitolojik bir hikâye olduğunu düşünüyorum” şeklinde açıklımlar yaptı. 60’larda çizmeye başlayıp, 70’lerde popüler olan Crumb, hemen hemen herkesle (hippiler, kadınlar, yaşlılar, ordu, polis, vs.) dalga geçen karikatürleriyle ünlü çizimlere sahip.

Batman (Yarasa Adam) - 2

Biyografi

Yıllar içinde Batman'in orijinal hikayesi, geçmişi ve görünümü/davranışları gerek küçük gerekse de büyük revizyonlara uğradı. Bazı olaylar büyük değişim geçirir iken, ailesinin ölümü ve adeletin peşinde olması gibi olaylar ve konular değişmedi.

Tüm öykülerde Batman, Bruce Wayne'in alt kişiliğidir. Bruce Wayne varlıklı bir playboy, yatırımcı, hayırsever bir işadamıdır ve babası doktor Thomas Wayne ve annesi Martha Wayne'in bir gece sokakta hırsız tarafından öldürülmesinden sonra suçla savaşmaya başlamıştır. Bob Kane, kendisi ile Bill Finger'ın karakterin geçmişi hakkında konuşurlarken "bir çocuk için gözlerinin önünde ailesinin öldürülmesinden daha travmatik bir şey olmayacağına" dair fikir birliğine vardılarını söylemiştir.

Altın Çağ

Bruce Wayne'in Batman olması Detective Comics #33 (Kasım 1939) 'da anlatılmıştır. Batman'in ilk çıkışı ise Detective Comics #27 'dedir, suç savaşçısı olarak anlatılmaktadır. Detective Comics #33 'den sonra ise detaylara Detective Comics #47'de girilmiştir. Bunlarda anlatılanlara göre Bruce Wayne, Gotham sosyetesinin iki varlıklı ve yardımsever üyesinin, Thomas Wayne ve Martha Wayne'in oğludur. Bruce Wayne sekiz yaşına kadar, bir gece sinema çıkışında eve dönerken ailesinin Joe Chill isimli bir sokak serserisi tarafından öldürülünceye kadar Wayne Malikanesinde varlık ve rahat içinde yaşamıştır.

Bu olaydan sonra Bruce Wayne ailesini öldüren kötülüğü şehirden silmeye yemin eder. Bunun için de gerek zihinsel gerekse de bedensel yoğun bir eğitime girer. Bunların arasında kimya, suç bilimi, adli tıp, dövüş sanatları, jimnastik, aktörlük, gizlenme, kaçış ve vantrologluk gibi sahne sanatları da vardır. Ancak tüm bunların da yeterli gelmediğini anlar.

Detective Comics #33 'de Bruce Wayne "Suçlular batıl inançlı ve korkaktır" ve "dolayısıyla onların kalplerine korku salmalıyım. Gecenin bir yaratığı olmalıyım, kara, korkunç..." der. Ve sanki tüm bu isteklerine bir yanıt olarak açık pencereden bir yarasa girer ve Bruce Wayne'e Batman kimliğinin ipucunu verir. Kariyerinin ilk anlarında adaleti kendi başına buyruk olarak dağıtması polisin öfkesini de çeker. Bu dönemde Julie Madison isimli bir nişanlısı da vardır, ilk defa Detective Comics #31 'de görünmüştür.

Detective Comics #38 (1940) 'de Bruce Wayne, sonradan Robin olan Dick Greyson'u evlat edinir. Aynı zamanda Batman Justice Society of America (DC Special #29) 'nın kurucu üyelerinden biri olur (JSA 'nın ilk görünüşü All Star Comics #3 'tedir). Golden Age 'de Superman ve Batman onu üyesi oldukları bu topluluğun çok az macerasına katılırlar. Batman'ın kanun güçleri ile olan ilişkisi 1940'ların ilk yıllarında iyileşir, hatta Batman #7 (1941) 'de Gotham Şehri Polis Güçleri 'nin onur üyesi olur. Batman'in çevresinin diğer unsurları da bu çağda tanıtılır; kahya Alfred Wayne Malikanesine Batman #16 (1943) 'de gelir ve Dinamik İkili'nin gizli kimliklerini anladıktan sonra hizmetlerine girer. 1950'ler de, Batman ile birlikte anlan pek çok konu, olay ve kişiler de tanıtılmış olur.

Gümüş Çağ

Kesin olmasa da, DC Comics'de çizgiromanların Silver Age'inin, 1956'da Barry Allen'in yeni ve güncellenmiş The Flash olarak sunumu ile başladığı kabul edilir. Batman 1950'lerin sonunda sürekliliği devam ettirmek için önemli değişiklikler geçirmemiştir, bunların da Earth-One evreninde geçtiği kabul edilebilir. Golden ve Silver Age'ler arasında Batman daha "açık" anlatılmıştır ve 1950'lerin sonu ile 1960'ların başı arasındaki dönemde maceralara pek çok bilimkurgu unsurları eklenmiştir ve Batman 1964'teki Detective Comics #327'ye kadar diğer karakterler gibi güncellenmemiştir. Bu sayı ile beraber Batman dedektiflik kökenine geri dönmüş ve tüm bilimkurgu unusrları serilerden çıkartılmıştır.

DC Comics'in Multiverse 'ü 1960'lardaki tanıtımından sonra, Earth-Two'daki, paralel bir dünyadaki Batman hikayeleri de başlar. Bu versiyonunda Batman, Earth-Two Catwoman olan Selina Kyle (Superman Family #211 'de gösterildiği gibi) ile evlidir ve suça karşı beraber mücadele ederler. Ayrıca Huntress olan Helena Wayne'in babasıdır. Batman kariyerini nihayetinde sonlandırır ve Komiser olur, bu konumunu da son Batman macerasında öldürülünceye kadar sürdürür. Sonradan Huntress Earth-Two Robin ile beraber Gotham'ın koruyucusu olacaktır.

Silver Age dönemi boyunca, 1986'daki iptaline kadar 1954 yılından başlamak üzere World's Finest Comics serisinde başta yalnız devam ettiği kariyerinde, Batman başta Superman olmak üzere pek çok kahraman ile buluşur ve beraber çalışır. Batman ve Superman genellikle yakın arkadaşlar olarak yansıtılır. Batman, Brave and the Bold #28 'de, 1960'lardaki ilk sayısında Justice League of America 'nın kurucu üyesi olur, Brave and the Bold bir Batman dergisi olur ve dergi konseptinde Batman her ay başka bir DC Universe kahramanı ile beraber çalışır.

DC Comics'in Batman çizgiromanlarının yenilenlenmesi uyarınca, 1969'da Robin üniversiteye gider. Ek olarak, Batman da Wayne Malikanesinden ayrılır ve Gotham Şehrindeki suçlara daha yakın olabilmek için şehir merkezinde yer alan Wayne Fonu binanın çatı katına yerleşir. Batman 1970'ler ile erken 1980'ler boyunca genellikle yalnız çalışır ve sadece birkaç defa Robin ve/veya Batgirl ile takım kurar. Batman'in maceraları biraz daha karanlık ve sert geçer; şiddetli suçların çehresi yansıtılır. Golden Age'in ilk dönemlerinden sonra yeniden anlatılan akıl hastası ve katil Joker ile Ra's Al Ghul 'un gelişi de bu dönemdedir. 80'lerde Dick Greyson Nightwing olur.

Brave and the Bold'un 1983'teki son bölümünde Batman Justice League'i bırakır ve Outsiders adında yeni bir grup kurar. Outsiders #32 (1986) 'ye kadar grubun lideri olarak kalır ve derginin bu tarihten sonra adı değiştirilir.

Modern Batman

12 sayılık Crisis on Infinite Earths serisinden sonra DC Comics, Multivers'ü kapatır ve çizgiroman okuyucularınının yeniden yakalayabilmek için büyük karakterlerini yine günceller. Frank Miller, Batman'in kökenlerini "Year One" ile (Batman #404-407) yeniden anlatır ve karakterdeki cesaret olgusunu vurgular. Bu dört sayılık mini-seri, 2005 yılında gösterime giren Batman Begins filminin de en çok esinlendiği çizgiroman serisi olur. Earth-Two Batman tarihten silinmesine rağmen, Batman'in Silver Age/Earth-One kariyerindeki olaylar (ek olarak birçok Golden Age'de geçenler), özellikle kökenlerinin de aynı kalmasıyla birlikte post-crisis universe 'de bazı değişimlerle birlikte kalıcı olur. Örneğin, Gotham polisindeki çürüme, Batman'in varlığına duyulan ihtiyacı doğurur. Dick Greyson'un geçmişi büyük oranda aynı kalırken, Jason Todd'un, ikinci Robin'in geçmişi değiştirilir; Batmobile'in lastiklerini çalmaya çalışan ve küçük çaplı bir hırsızın öksüz çocuğu olarak anlatılır.Koruyucu Phillip Wayne silinir ve küçük Wayne'in yetiştirilmesi Alfred'e bırakılır. Ek olarak Batman Justice League of America 'nın kurucu üyeliğinden çıkartılır, ancak takımın 1987'deki yeniden anlatımı sıraında kısa süreliğine de olsa liderleri olur. Crisis'den sonra doğan Batman'in geçmişindeki boşlukların doldurulması için DC Comics 1989 yılında Legends of the Dark Knight isimli seriyi başlatır ve buna ek olarak genelde "Year One" döneminde geçen pek çok sayıda tek sayılık hikayeler çıkartır. Jeph Loeb ve Matt Wagner'in çeşitli hikayeleri de bu dönemde geçer.

1987'ye yayınlanan Batman: Son of the Demon'da, Batman Talia Al Ghul ile evlenir. Bu hikaye yayından hemen sonra yoksayılır, ancak konusu 2006 yılında yenilenir. 1988 'deki Batman: A Death in the Family 'de , ( Batman #426-429 ) Jason Todd, ikinci Robin, Joker tarafından öldürülür. Bu hikayeyi takiben Batman çok daha karanlık ve şiddetli şekilde suçla savaşmaya devam eder. Neredeyse on yıla yakın bir süre tek başına kalan Batman'e, Tim Drake'in üçüncü Robin olarak katılır.

1993 yılında DC Comics'in "Death of Superman" hikayesini yayınlar ve yine aynı yılda Batman için "Knightfall" serisi başlar. Serinin ilk bölümlerinde yeni kötü Bane, Batman'in omurgasını kırarak kötürüm bırakır ve Wayne de Azrael'den Batman rolünü almasını ister. Knightfall'ın sonunda hikaye iki kısma ayrılır, Azrael-Batman'in maceraları bir taraftan sürerken, diğer taraftan Wayne'in yeniden Batman olmasının hikayesi anlatılır. Hiakyenin son bölümü olan KnightsEnd 'de, aşırı şiddet kullanmaya başlayan Azrael, eski sağlığına kavuşan Bruce Wayne tarafından altedilir. Wayne, tekrar Batman olabilmek için çalışmalarına devam ederken Batman görevini kısa süreliğine Dick Greyson (o anda Nightwing) 'a verir.

1994'de, tüm DC Comics evrenini kapsayan Zero Hour'da, DC sürekliliğini değiştirilmiştir. Bu değişikliklerden en önemlisi ise Batman'in artık hem kent sakinleri hem de suçlular tarafından bilinen bir savaş karşıtı güç olmaktan çok bir şehir efsanesi olarak kabul edildiğidir. Benzer şekilde, Wayne'lerin katili yakalanamamış ve Joe Chill süreklilikten çıkartılmış ve "Year Two" gibi hikayelerde süreklilikten çıkartılmıştır.

Batman Grant Morrison'ın 1996'da JLA ismi ile yeniden yayınlanması ile Justice League 'in üyesi olmuştur. 1998 tarihli "Catalysm" serisinde Gotham City büyük bir deprem ile harabeye döner. Pek çok teknolojik destektek yoksun olarak Batman, 1999 yılında devam eden "No Man's Land" serisinde şehri çetelere karşı savunur. Serinin sonunda Gotham'ı yeniden inşaa eden Lex Luthor "Bruce Wayne: Murderer?" ve "Bruce Wayne: Fugitive" serilerinde Bruce Wayne'in cinayet nedeniyle suçlanmasına neden olur, ancak Wayne'in suçsuzluğu sonunda anlaşılır.

Batman: Hush hikayesi Batman kariyerine yeni bir karakter katar; Tommy Elliot, çocukluk arkadaşı olarak Bruce Wayne'in gençliğinde büyük etkisi olmuştur. Hush olarak ise Elliot, pek çok düşmanının işbirliği ile Batman'e saldırır. Hikaye boyunca Batman ve Catwoman kısa süreliğine yakınlaşırlar, ancak Batman'in gitgide büyüyen güvensizlik hissi ilişkilerini sona erdirir. Hush'ın taktiklerinde bir de Jason'ın ölümden geri döndüğüne Batman'i inandırmaktır. Hikayede Batman'in dövüştüğü Jason Todd'un aslında Clayface olduğu ortaya çıksa da, Todd Red Hood olarak geri döner.

DC'nin 2005 yılındaki serisi Identity Crisis'de JLA üyesi Zatanna'nın Batman'in hafızasını değiştirdiği ortaya çıkması, Batman'in süperkahramanlar topluluğa karşı olan güvenini derinden kaybetmesine yol açar. Daha sonra Batman diğer kahramanları gözlemek için Borther I gözetleme uydusunu yapar. Uydunun kontrolünün nihayetinde Maxwell Lord; Checkmate olarak bilinen hükümet organizasyonun lideri tarafından ele geçirilmesi DC sürekliliğini yeniden yapılandıran olayların başında yer alır. Infinite Crisis #7 'de Alexander Luthor, Jr. "New Earth" 'ün bir önceki sayıda yaratılıp yeniden yazılmış tarihinde Martha ve Thomas Wayne'in katilinin -yine Joe Chill- yakalandığından bahseder, dolayısıyla Zero Hour'dan sonra yapılan bu silinme ortadan kaldırılır. Batman ve süperkahramanlardan kurulu bir takım Brother Eye uydusunu ve OMAC'ları imha eder.

Infinite Crisis'i takiben Bruce Wayne, Dick Greyson ve Tim Drake "Batman'i yeniden yapmak" için Gotham Şehrini terkettiği izlerini sürerler. "Face to Face" hikayesinde, Batman ve Robin bir yıllık terkin ardından Gotham Şehrine geri dönerler. Ek olarak, Bruce Tim'i evlat edinir. Bunu takip eden hikaye olan "Batman & Son" da ise Talia al Ghul ve Batman'in babası olduğuna inanan bir çocuk "Son of the Demon" 'ın unsurlarını sürekliliğe katılır. Batman ayrıca Wonder Woman'ın yeni kimliğinin, Diana Prince'in yaratılmasına yardımcı olur ve yeni Justice League of America için adayların kendilerine göstermelerine yardımcı olmaya başlar.

Kişilikler

Yakın arkadaşı Superman gibi, Bruce Wayne'in öne çıkan kimliği zaman içinde değişir. Günümüz çizgi romanları Bruce Wayne'in aldatıcı görünüm olduğunu, Batman'in gerçek kişilinin yansıması olduğuna yöneliktir (Batman'in "aydınlık yüzü" sayılabilecek olan Superman'de ise durum elbette tersinedir, yani "Clark Kent" gerçek kişiliğin yansıması, "Superman" ise sadece bir rol'dür). Ancak Infinite Crisis sonrası ve Batman Başlıyor filminde çizilen portre bu ikisinin karşımıdır.

Wayne gizli kişiliğini ustalıkla korur, sadece birkaç kişi süperkahraman alt benliğini bilir. Yıllar içinde birkaç kötü de gizli kimliğini keşfetmişlerdir; en önemlileri olan Ra's Al Ghul'u Kedi Kadın, Hugo Strange, Riddler, Bane ve Hush izler.

Bruce Wayne

Genelde bilinen, Bruce Wayne'in ailesinden miras kalan serveti (asıl kaynağı Gotham'ın metropol'e dönüşmeden önce kurdukları emlak şirketidir) ve önde gelen teknoloji şirketlerinden olan Wayne Enterprises'ın kârını harcayan sorumsuz ve sığ bir playboy olduğudur. Öte yandan, kuruluş amacı suç kurbanlarına yardım ve gençleri suçtan korumak olan Wayne Fonu ile yaptığı bağışlar ile de tanınır. Wayne bu playboy kişiliğini , Batman kişiliğini gizlemek amacıyla yaratmıştır ve bazen ahmak ve bencil tavırlar da takınır. Batman, gizli kişiliğini korumayı en büyük önceliği olarak görür; öyle ki birkaç defa kimliğini açığa çıkartmaktansa ölüm riskini göze almıştır.

Kara Şövalye

Bruce Wayne, Batman'i Gotham'ın yeraltı dünyasına korku saçmak için yaratmıştır. Kostüm ve Wayne'in Batman iken davranış tarzı mümkün olduğu kadar heybetli ve korkutucudur. Bruce Wayne yumuşakkalpli ve sorumsuz iken, Batman agresif ve serttir. Görünüm ve kişiliğindeki değişimlere ek olarak, Bruce Wayne aynı zamanda kostümlü iken sesini de değiştirir, Kara Şövalye'nin sesi alçak ve hırıltılıdır.

Çizgi romanın "karanlık" havasına ve yarasaların doğasına uygun olarak, Batman genellikle geceleri ortaya çıkar. Zero Hour'dan sonra DC Comics, Batman'in bir şehir efsanesi olduğu fikrini kullanmıştır, ancak War Games serisinde, kuşatma altındaki bir lisenin önünde gündüz aydınlıkta görüntüsü tüm haberlerde yayınlanmıştır. Batman: The Long Halloween'da, Batman kendisi için "gece zamanı görünmesinin çok daha etkili" olduğunu söylemiştir.

Matches Malone

Batman zaman zaman Gotham'ın suç mahallerinin içine sızar, bunun için Batman #242 'de tanıtılan ve sonradan öldürülen Matches Malone kimliğine girerek çevresinin Malone'a duyduğu saygıdan yararlanarak bilgi toplar.

Ekipman

Batmobile

Batman, kullandığı pek çok kostüm, ekipman ve araçları Wayne Enterprises 'in çeşitli şirketlerinden ve Kordtronics'ten yararlanarak sürekli değiştirir ve geliştirir. Oracle, Harold ve Toyman III gibi karakterler de Batman için ekipman üretim ve modifikasyonu yapmıştır. Ek olarak, nadiren de olsa Batman düşmanlarının ekipmanlarını ters mühendislik ile kendine uygun şekilde adapte eder; Mister Terrific'in T-sphere'leri gibi.

Yıllar içinde Batman'ın kullandığı ekipmanların görünüşlerinin ortak yönleri koyu renklendirme ve kanatlarını açmış yarasa motifi olmuştur. Örneğin arabasının siyah rengi ve arka bölümünde, uçaklarınkini anımsatan kanatlar, yarasa kanadı tarzındadır. En çok kullandığı ekipman olan Batarang ise tıpkı göğsündeki amblemi gibi yarasa modelindedir.

Tüm bu teçhizat isimlendirmelerindeki "bat" ön eki Batman tarafından nadiren kullanılır. 1960'ların televizyon serilerinde ise Batman'in kullandığı teçhizat tanımlamaları zaman zaman saçmalık seviyesine ulaşarak yarasa-bilgisayarı, yarasa-tarayıcı, yarasa-radarı, yarasa-kelepçesi, yarasa-dubası, yarasa-içecek suyu kutusu, yarasa-köpek balığı kovucu spreyi gibi nesneler isimlendirilmiştir. Bu tür tanımlamaların Batman tarafından uygun bulunmadığı da "A Death in the Family" hikayesinde dile getirilmiştir.

Batman'in en çok kullandığı teçhizat ve malzemeler ise sürekli beline takılı olan kemerdedir. Kemere asılı duran ve eşit aralıklarla dizilmiş olan tüplerde çeşitli nesneler / gazlar / gerekli kimyasallar bulunmaktadır.

Erken dönemde Batman ateşli silahlar kullanmıştır (özellikle Detective Comics #32, September 1939). Ancak ilerleyen yıllarda, özellikle ailesinin de bir tabanca ile öldürülmesine şahit olduğu için ateşli silah kullanımından kaçınmıştır. Bazı hikayelerde bu kural esnetilir; kendi kullandığı araçlara tahrip gücü olan silahları yerleştiren Batman bunları diğer araçları etkisiz hale getirmek veya önündeki engelleri kaldırmak için kullanır. İki hikayede, The Cult 'da makinalı tüfeklerde gerçek mermiler yerine plastik mermiler kullanmıştır. 1989 'daki Batman filminde ise ateşli silahlar belirgindir; Batmobile'e makinalı silahlar ve bombalar, Batwing'e ise füzeler ve toplar monte edilmiştir. The Dark Knight Returns ise bu konuda bir istisna sayılır.

Kostüm

Batman karakterinin gelişimi ile beraber, kostüm de değişikliklere uğramıştır, ancak en ayırdedici unsurlar kalıcı olmuştur; siyah pelerin, sivri kulaklı ve yüzün büyük bölümünü kapatan siyah maske, göğüsteki kanatlarını açmış yarasaya benzeyen amblem ve teçhizat kemeri. Ayrıca dirseğe kadar çıkan eldivenlerinin yanlarında üç tane çıkıntı vardır. Kostümde en belirgin değişikliklerden birisi amblemdir, çevresine sarı elips 1964'de eklenmiştir ve amblemin kendisi de zaman içinde mavi ve açık gri'den siyah ve koyu gri'ye kadar değiş renklerde çizilmiştir. Kulakların uzunluğu ve pelerin çizerden çizere değişiklik göstermiştir. Filmlerde ise kostümler çizgiromanlardan değişik olarak tasarlanmıştır.

İlk dönemler kurşungeçirmez yelek giyen Batman, karakterin daha insansı olması için daha sonra envanterinden çıkartılmıştır. Ancak yazarlar bu yelek dahi olsa ateş edildiğinde vücudun hasar görebildiğini ve hala bir tehlikenin söz konusu olabileceğini kaleme almışlardır. Sonuçta, "Batman: The Dark Knight Returns" 'de Batman koyu renkli kostümün tam ortasında, göğsünde parlak sarı bir amblem taşıdığını açıklar: bu amblem bir hedef göstermektedir ve arkasında da zırh vardır.
Yarasa Sinyali [değiştir]

Batman hikayelerinde en bilinen unsurlardan biridir. Batman'a ihtiyaç duyuluduğunda, şehrin her tarafından görülecek şekilde Gotham Şehri Polisi bulutlu gökyüzünde ortasında yarasa sembolü olan ışık tutar. Bat-Signal'in kökeni ise pek çok unsur gibi değişiklik göstermektedir.

Mağara

Batman, kendisine ait olan her şeyi saklamak için bu mağarayı seçmiştir. Batman'in bu mağarasından tam tamına 100 bin brontobytelık güvenlik kamerası sistemi, 10 brontobytelık bilgisayarlar hafızaları, titanyumdan yapılan güvenlik kapıları ve tabiki Batman'in tüm ekipmanları bulunuyor.

Gotham Şehri

New York City, Chicago, Boston ve Pittsburgh gibi şehirlerden türetilen Gotham Şehri, Amerika'nın kuzeydoğu körfezindedir. Genellikle kirli, yüksek suç oranlı, çürümüş olarak resmedilen kent, Superman'in parlak, temiz, fütüristik Metropolis'inin zıttıdır. Gotham'ın "News York'un gece hali" olduğu, New York'un geçmişindeki yüksek suç oranına atfen söylenegelmişir. Thomas ve Martha Wayne de şu anda kenar mahalleye dönüşmüş ancak eskiden lüks bir mahalle olan Park Row'da öldürülmüşlerdir. Batman hikayeleri ilk olarak New York şehirinde geçmesine rağmen, sonradan hep Gotham Şehrinde yaşadığı anlatılmıştır. Superman'in Metropolis'i gibi, Gotham da kahramanının karakteristik özelliklerini taşır.

Diğer Karakterler

Tek başına çalıştığı görüntüsüne rağmen, suça karşı savaşında Batman pek çok kişi ile birlikte çalışmıştır. Elbette kariyerinde en çok birlikte olduğu Robin karakteridir. İlk Robin, Dick Greyson Batman ile olan ortaklığına son vererek Nightwing adını alıp kendi maceralarına devam etmiştir. İkinci Robin, Jason Todd, Joker tarafından dövülerek öldürülmüştür. Ancak daha sonra Batman'in bir düşmanı olarak geri gelmiştir. Üçüncü Robin, Tim Drake, 1989 yılından beri Batman'in yanındadır. Alfred Pennyworth, Bruce Wayne'in kahyası ve baba figürüdür ve tıpkı Lucius Fox nasıl ticari ve bağış işleri ile ilgileniyorsa malikane ve mağara'nın bakımıyla ilgilenir. Polis Komiseri James "Jim" Gordon ise kanunun uygulanması hakkında ayrı görüşte olsa da Batman'a bilgi desteği sağlayan en önemli kişilerden biridir.

Öncelikli olarak yalız başına veya Robin ile çalışan Batman, zaman zaman diğer süperkahramanlar ile Justice League of America ve Outsiders gibi takımlar kurarak veya kurulan takımlara girerek de çalışmıştır. Justice League 'dan takım arkadaşı olan Superman ile beraber eşleşmiştir. Pre-Crisis sürekliliğinde çok yakın arkadaşlar olarak çizilen bu iki karakter, mevcut süreklilikte birbirlerine karşılıklı saygı duyarlar ancak aralarında suça karşı savaş ve adalet kavramları üzerine kurulu bir görüş ayrılığı da vardır. Yine de yakın geçmişte Batman ve Superman arasındaki ilişkinin seviyesi yükselmiştir ve Superman, Batman'in Justice League 'de en yakın arkadaşı olmuştur. Batman kendisine Supermen'in verdiği, Superman'i öldürebilecek tek madde olan Kriptonit'ten yapılma bir yüzüğü saklamaktadır; bunun nedeni ise dünyanın en güçlü varlığının ele geçirilip kötü amaçlar için kullanılmasına engel olabilmektir.

Batman, 1939'dan beri pek çok kadın ile ilişkiye girmiştir. Bunların içinde Catwoman ve Talia al Ghul gibi kötüler, Vicki Vale ve Vesper Fairchild gibi röportajcı/gazeteciler, Wonder Woman, Zatanna, eski ortağı sidekick Sasha Bordeaux ve diğer insanlardan Silver St. Cloud, Julie Madison, Shondra Kinsolving, Linda Page ve hatta Lois Lane de sayılabilir. Diğer tüm ilişkilerinin kısa sürede bittiği söylense de, Catwoman 'a olan ilgisi her Batman sürekliliğinde görülebilir. Öte yandan, Bruce Wayne olarak playboy kimliği ile "Gotham 'ın en gözde bekarı" olarak anılıyor iken sayısız kadınla da birlikteliği olmuştur.

Batman'i dünyasındaki diğer önemli karakterler de Komiser Gordon'un kızı olan ve Joker tarafından kötürüm bırakılıncaya kadar Batgirl olan Barbara Gordon (şu anda tüm kahramanlara Oracle ismi ile hacker olarak bilgi desteği sağlamaktadır), Knightfall serisinde bir süreliğine Batman kimliğini taşıyan Azrael, Batgirl olarak bir süreliğine çalışan Cassandra Cain, şiddet eğilimi ile Batman ile ortaklığını sürdüremeyen Huntress, 1950 ve 1960'lara serilere giren Batman'in köpeği Ace the "Bat-Hound" ve Batman'i idolü olarak gören bir iblis olan Bat-Mite sayılabilir.

Düşmanlar

Batman'in düşmanları, belki de çizgiroman dünyasındaki en bilinen kötülerden oluşur. En çok bilinen düşmanları 1930 ve 1940'lı yıllarda yaratılmıştır; The Joker, Catwoman, Penguin, Two-Face, Riddler, Mad Hatter, Scarecrow, ve Clayface. 1950, 1960 ve 1970 'lerde ise Mister Freeze, Killer Moth, Poison Ivy, Man-Bat ve Ra's Al Ghul. Killer Croc ve Black Mask yeni düşman olarak yaratılmıştır. 1980 'de sadece Ventriloquist 'i 1990 'larda Bane ve Harley Quinn, 2000'lerde ise Hush, David Cain ve ikinci Red Hood olarak dönen Jason Todd eklenmiştir.

Bibliyografi

DC Universe'teki modern Batman şu anda Detective Comics, Batman, Batman Confidential ve Superman/Batman isimli serilerde ana karakterdir. Daha önce ise rol aldığı Legends of the Dark Knight, Batman: Shadow of the Bat, Batman: Gotham Knights, The Brave and the Bold ve World's Finest Comics serilerinin yayınına ise son verilmiştir. Aralarında Justice League of America, Robin, Nightwing ve Catwoman'ın da olduğu pek çok diğer serilerde ise zaman zaman rol almaktadır.

Alan Moore ve Brian Bolland'ın Batman: The Killing Joke'u süreklilik içine girmeyeceği düşünülmesine rağmen tersi olmuştur. Devrim niteliğinde sayılan Frank Miller'ın Batman:The Dark Knight Returns'ü ise süreklilik içinde yer almaz. Miller'ın devam eden serileri All Star Batman ve Robin the Boy Wonder da süreklilik içinde değildir.

Miller ve Moore'a ek olarak Batman'in kariyerinde büyük etkiye sahip olan diğer sanatçılar arasında Bill Finger ve Bob Kane'in ardından Dennis O'Neil, Len Wein, Neal Adams, Grant Morrison ve Jeph Loeb sayılabilir.

Zaman içinde Batman gerek kendi yayıncısının içindeki gerekse de diğer yayıncılarının çizgiromanlarındaki karakterler ile ortak maceralara katılmıştır. Pek çoğu süreklilik içinde sayılmamasına rağmen JLA/Avangers içinde olanlarından her iki dünyayı da etkileyenler yok değildir. Marvel kahramanları içinde Hulk, Punisher, Captain America, Spider-Man ve Daredevil vardır. Amalgam Comics içinde ise Batman çok sevilen Wolverine karakteri ile birleştirilmiş ve "Dark Claw" karakteri ortaya çıkmıştır. Bruce Wayne karakteri ise Nick Fury ile eşletirirlerek ortaya "Bruce Wayne Agent of S.H.I.E.L.D." çıkartılmıştır. DC Comics içinde ise aralarında The Darkness, Judge Dredd, Spawn, Grendel, Predators, Aliens, Tarzan, Planetary, The Spirit ve hatta Scooby-Doo'nun da olduğu pek çok kahramanın serilerine konuk olmuştur.
Diğer medyalarda Batman
Batman Başlıyor film afişi (2005)

Çizgiromanlara ek olarak Batman; medyada gazetelerde yer alan serilerde, kitaplarda, radyo dramalarında, televizyonda ve çeşitli sinema filmlerinde boy göstermiştir. Bunların içinde ise 1943'deki gösterim ve 1960'lardaki Adam West'in oynadığı film ve seriler ilk örneklerdir.

1989'da Tim Burton'un yönettiği "Batman" isimli sinema filminde Michael Keaton Batman'i, Jack Nicholson ise Joker'i oynamıştır. 1990'larda ise seriyi Batman Returns, Batman Forever ve Batman and Robin izlemiştir. 2005'te vizyona giren Batman Begins ise 1990'lardaki çekilen 4 serinin devamı üzerine değildir. Hikayeyi tekrar köklerinden anlatmıştır. 2000'li yıllardaki seri 2008'deki "The Dark Knight" ile devam etmektedir. [6]Broadway'de sahnelecek olan ve Tim Burton'un yönetmeyi planladığı 2005 tarihli "Batman:The Musical" ise gerçekleşmemiştir.

Batman, "Batman:The Animated Series"'den "Justice League Unlimited"'a kadar DC Comics'in tüm animasyon çizgifilmlerinde rol almıştır. Hepsinde de Batman'i seslendiren Kevin Conroy'dur. "Batman Beyond"da Bruce Wayne yaşlanmıştır ve Batman kimliğini Will Friedle tarafından seslendirilen Terry McGinnis'edevretmiştir. 2004 'deki "The Batman" adındaki serilerde ise yeni bir süreklilik işlenmiştir. Bu yüzden seslendirme Rino Romaro'ya devredilmiştir.
Batman filmleri [değiştir]

* Batman (1989)
* Batman Dönüyor (1992)
* Batman Daima (1995)
* Batman ve Robin (1997)
* Batman Başlıyor (2005)
* Kara Şövalye (2008)

Homoseksüellik yorumları

Psikolog Fredric Wertham'ın 1954 tarihli Seduction of the Innocent isimli kitabında okuyucaların çizgiromanlardaki suçlardan etkilenerek taklit etmeye çalıştıkları ve bu tür kitapların gençlerin ahlakını bozduğu savları vardır. Ancak kitaptaki en bilinen iddia Batman ve Robin'in homoseksüel olduklarına dair dört sayfalık savdır. "Görkemli bir ev, vazolarda güzel çiçekler ve bir uşak" yazan Wertham, bunun "beraber yaşamak istiyen iki homoseksüelin rüyası" olarak özetler. Wertham'a göre Batman tarzı bir hikaye çocukları fantezilere sürükler.[7]

Wertham bu yargıya 1950'lerda Batman okuyucuları ile yaptığı konuşmalar sonucunda varmıştır. Burt Ward da bu yorumun farkındadır ve otobiyografisi "Boy Wonder: My Life in Tights"'da Batman ile Robin'in arasındaki ilişkinin seksüel bir boyutu olmadığını belirtmiştir.[8]

Orijinal Robin kostümü kısa yeşil şort ve masallardaki peri ayakkabısı gibi öğelerden oluştuysa da 1930'ların sonunda yapılan bu tasarım Batman'in karanlık yönüne zıt olacak şekilde bir çocuğun giyebileceği renkli kıyafetleri hedeflemektedir. Şu anda Robin daha modern bir kostüm giymektedir ve orijinalinden ufak değildir.

1950'lerde yükselen bu tür tepkiler Amerika Birleşik Devletleri'nde "Comics Code Authority"'nin kurulmasına neden oldu. Batwoman (1956) ve Bat-Girl (1961) karakterlerinin yaratılması ve Batman hikayelerinin daha "hafif" konularda devam etmesi ile edebiyat çevreleri Batman ve Robin'in homoseksüel olduklarına dair iddiaların çürütüldüğünü söylerler. Julius Schwartz editör olunca bu tür eleştirilerin farkında olduğunu ve bu yüzden de yazar Bill Finger ile beraber kahya Alfred'i öldürerek yerini Dick Greyson'un halası Harriet ile doldurduklarar Wayne Malikanesi'nde bir dişi refakatçi eklediklerini söylemiştir.

Batman'in homoseksüelliğine dair yazar Alan Grant'in yorumları şu şekildedir: "13 yıl boyunca yazarlığını yaptığım Batman homoseksüüel değildi. Bob Kane'e kadar Denny O'Neil'in ve Marv Wolfman'ın Batman'i de değildi. Sadece Joel Schumacher 'in farklı bir görüşü olabilir." Devin Greyson da "Bu kime sorduğunuza göre değişir, değil mi? Bana sorarsanız hayır derim, homoseksüel olduğunu düşünmüyorum... Ancak öyle olduğunun anlaşılmasını da anlayabiliyorum" demiştir.[9]

Bugünlerde daha da az önemli bulunan bu tür anlayışın azalmasına rağmen popüler kültürde bazı sanatçılar yayıncının karşıt duruşuna rağmen Batman ve Robin'in -sözde- homoseksüel ilişkisine dair ürünleri çıkartmaya devam etmektedir. 2000 yılında Cristopher York'un "All in the Family: Homophobia and Batman Comics in the 1950s" makalesinde kullanılmak istenen 4 resimin (Batman #79, #92, #105 ve #139) yayınlanmasına DC Comics izin vermemiştir. 2005 yazında olan bir diğer olayda ise çizer Mark Chamberlain; Batman ve Robin'in müstechen pozlarını resmetmiştir. DC Comics her iki sanatçıyı da çalışmalarını satmalarını yayınladıkları taktirde tüm gelirlerini yayın haklarını elinde tuttuğu için alacağını söyleyerek engellemiştir.

Bu konu en son 3 Mart 2006'da yeniden gündeme gelmiştir. Çok tartışılan Batman & Robin filminde Batman'i canlandıran George Clooney bu tarihli röportajında Barbara Walters'a Batman'in bir homoseksüel gibi oynadığını söylemiştir. "Lastik bir kıyafet içindeydim ve meme uçları vardı. Batman'i heteroseksüel olarak oynayabilirdim ama rolümühomoseksüel olarak oynadım". Barbara Walters gülerek Batman'in homoseksüel olup olmadığını sorduğunda ise "Hayır, ama ben onu homoseksüel yaptım" demiştir.

Batman, hem bir süperkahraman hem de Bruce Wayne kimliği ile tüm kariyeri boyunca çizgiroman ve diğer medyada kadınlarla ilişkisi olan bir karakter olarak anlatılmıştır ve zaman zaman da kadın düşmanları ile karşılaştığında hikayeye anlatım zenginliği kazandırmak için seks unsurunu da katılmıştır. Batman'in cinsel kimliği pek çok yazar tarafından heteroseksüel olarak isimlendirilmiştir.

Batman (Yarasa Adam)

Batman veya Yarasa Adam (orijinal adı ile Bat-Man) ilk defa 1939 yılı Mayıs ayında Detective Comics'in 27. sayısında çizilen bir çizgiroman süper kahramanıdır. Çizer Bob Kane ve yazar Bill Finger tarafından yaratılmıştır. Ancak çizgiromanlarda yaratıcısı olarak sadece Bob Kane'in adı geçer. )[1] İlk yaratıldığı zamandan bu yana Batman en çok bilinen süperkahramanlardan biri olmuştur. "The Dark Knight" ve "The Caped Crusader" olarak da bilinir.

Batman'in gizli kimliği milyarder sanayici, playboy ve hayırsever olan Bruce Wayne'dir. Henüz çocukken ailesinin öldürülmesine şahit olan Wayne, pek çok çeşiti alanlarda kendini eğittikten sonra yarasa temalı kostüm ve ekipmanları ile suça karşı savaşa başlar. Pek çok diğer süperkahramalar gibi süper güçleri yoktur, zekası ve dedektiflik yeteneğini, şirketi sayesinde bilim, teknoloji ve kişisel serveti ile destekleyerek savaşını sürdürür.

1938'in başında Action Comics serilerindeki Superman'in başarısından sonra, sonradan DC Comics olacak olan National Publications 'ın editörlerine daha fazla süperkahraman yaratma görevi verilir. Sonuç olarak Bob Kane "Bat-Man" karakterini yaratır. [2] Beraber çalıştığı Bill Finger'ın sözlerine göre, ilk çizimler Superman tarzındadır, kostüm kırmızımsıdır ve eldiven yoktur. Maskeli balolarda takılana benzer bir maske takan karakter bir ipte sallanmaktadır. Yarasadakine benzeyen sabit iki kanadı vardır ve büyük bir amblem de taşımakadır..[3]

Finger'ın verdiği öneriler arasında basit bir maske yerine cübbemsi bir yüzmaskesi, sabit kanatlar yerine pelerin, eldivenler ve kostümün kırmızı bölümlerinin çıkarılması da vardır. Finger, Bruce Wayne ismini de kendisinin bulduğunu söyler: "Bruce Wayne 'in ismi bir İskoçya vatanseveri olan Robert Bruce'dan geldi. Wayne seçkin tabakandan bir playboy idi, kolonicilik yapan kişileri araştırdım. Adams ve Hancock soyadlarını düşündüm, en sonunda aklıma Anthony Wayne geldi." .[4] Batman'in kişiliği, karakter geçmişi, görsel tasarımı ve ekipmanı da aralarında The Mask of Zorro, The Bat ve Dracula gibi filmlerden, The Shadow, The Phantom, Sherlock Holmes, Dick Tracy, Jimmie Dale, The Green Hornet ve Spring Heeled Jack gibi karakterlerden ve Leonardo Da Vinci'nin bir "uçan makina" çiziminden esinlenmiştir. [5]

1960'ların ortalarına kadar sadece Bob Kane'in ismi her Batman çizgiromanının iç kapağında yazar. 1970'lerin sonlarına doğru Jerry Siegel ve Joe Shuster "tarafından yaratılmıştır" ibaresini Superman çizgiromanları için almaya başlayınca Wonder Woman için William Moulton Marston da bu kullanılmaya başlandı. Sonunda iç kapakta "Batman Bob Kane tarafından yaratılmıştır." ifadesi her Batman çizgiromanında kullanılmaya başlandı.

Finger ise bu tanımlamayı hiçbir zaman alamadı. 1940'larda başka DC çalışmalarında ismi geçmesine rağmen ancak 1960'larda Batman yazarı olarak anıldı. Bunu asıl nedeni sözleşmesinde ilgili bir madde olmayışıdır. 1974'de ölümünde kadar DC Comics Finger'ı Batman'in yaratıcılarından biri olarak anmadı. Ancak Kane sonraki yıllarda Finger'ın karaktere katkılarını açıkladı.

İlk Batman hikayesi Mayıs 1939'da yayınlandı. Finger'a göre Batman Pulp hikayeleri tarzında yaratılmıştır. İlk zamanlarda Batman'in suçluların öldürülmesine ve zarar görmelerine az merhamet göstermesi ve ateşli silahlar kullanması da bu nedenledir. Yüksek satış rakamları ile de 1940'da kendi ismini taşıyan çizgiroman'a kavuşmuştur. Zaman için Batman ve Superman'in satış ve popülerliğindeki artış National'ın başarılarındaki kilometretaşı olmuştur. İki karakterin ilk defa 1940 sonbaharında orijinal adı World's Best Comics olan World's Finest Comics 'de beraber görülmüştür. Aralarında Jerry Robinson ve Dick Sprang'ın da olduğu çizerler aynı dönemde gazete çizgiromanları üzerine de çalışmıştır.

Pek çok unsur zaman içinde eklenmiştir. Kane altı sayı içinde karakterin çenesinin daha belirgin olduğunu ve kostümdeki kulakların uzatıldığını, ve neredeyse bir yıl içinde bu tür değişimlerin sürdüğünü belirtmiştir. Batman'in kemeri Detective Comics #29 (July 1939) 'da, batarang ve ile yarasa-şekilli araç #31 (Sept. 1939) 'da, karakterin kökeni #33 (Nov. 1939)'da ortaya çıkmıştır. Batman'in Pulp hikayeleri menşeili portresi Detective Comics #38 in 1940 'da Robin'in gelişi ile beraber yumuşamıştır. Batman'in konuşabileceği bir Watson'a ihtiyacı olduğunu söyleyerek Batman'in ortağı olacak Robin fikrini Kane'e Finger vermiştir. Batman'in ilk sayısında en uzun soluklu düşmanları olan Joker ve Catwoman'ın tanıtılmasınının yanında daha da önemli sayılabilecek konu ise Batman'in düşmanlarını öldürmesidir. Editör Whitney Ellsworth Batman'in bir daha öldürmemesi ve ateşli silah kullanmaması kararını almıştır. Bunun üzerine birkaç on yıl boyunca Batman'in karakteri daha "açık" olarak işlenmiştir.

Yazar Edmund Hamilton ve çizer Curt Swan'ın Superman #76 (June 1952) 'de "The Mightiest Team In the World" hikayesinde Batman ilk defa Superman ile beraber bir takım kurar ve gizli kimliğini öğrenir. Bu hikayenin başarısını takiben 1986'ya kadar devam edecek World's Finest Comics'de ikili beraber maceralarına devam eder. Bu hikayelerde ikili yakın arkadaş olarak anlatılır ve karşılaştıkları tehlikeler ile ikisinin yetenekleri sayesinde başa çıkarlar.

1950'lerde ilginin düşmesine rağmen kesintisiz olarak yayınlanan süperkahramanlardan biridir. 1950'lerin ortalarından başlamak üzere Batman hikayeleri bilimkurgu öğeleri ile beslenmeye başlanmıştır. Bunun nedeni ise bu tür öğeleri barındıran Superman'in satış başarısıdır. Batwoman, the Bat-Hound, ve Bat-Mite (Superman hikayelerindeki Krypto ve Mr. Mxyzptlk 'den ilham alarak) yeni karakterlerdir. Bu dönemdeki Batman hikayeleri garip dönüşümler ve uzaylılar ile olan maceralarını içerir. Batman bu dönemde halk tarafından bilinen bir karakterdir ve maceralarında gündüz vakitleri de görülür. 1960'da Batman ilk defa The Brave and the Bold #28 (Feb. 1960) 'da yayınlanan Justice League of America üyesi olur.

Batman'in 1964'de satışları aşırı düşmüştür; Kane [DC'nin] Batman'i de öldürmeyi planladıklarını söylemiştir. Editörlük görevini almasıyla beraber Julius Schwartz köklü değişikliklere gitmiştir. Bunların içinde o zamana göre çağdaşlaştırmak ve bilimkurgu unsurlarının azaltılarak dedektiflik konusuna ağırlık vermesi en önemlileridir. Ekipmanların değiştirilmesi ve amblemin etrafına sarı bir elips konması da Schwartz 'ın yaptığı değişikliklerin içindedir ve çizer Carmine ile beraber ortak çalışmalarının ürünüdür. 1950'lerin Batwoman, Ace ve Bat-Mite gibi uzay-kaynaklı karakterler bırakılmıştır. Eski kahya Alfred öldürülmüş ve yerine Robin'in halası Harriet getirilmiştir.

1966'daki Batman TV serileri karakter üzerinde derin etki bırakmıştır. Alfred'in dönüşü ve Batgirl'in ilk görünüşüne ek olarak TV serilerinin absürt-komedi tarzı da çizgiromanları etkiledi. Bir süreliğine hem şov hem de çizgiromanlarda başarı yakalanmış olsa da bu gülünç yaklaşım sonuçta yıprandı ve TV şovu 1968'de iptal edildi. Batman çizgiromanları da yeniden popülerliklerini yitirdi. Julius Schwartz "Televizyon dizisi başarılı olunca benden de absürt-komedi tarzı istendi. Ve elbette dizi bitinde, çizgiroman da popülerliliğini yitirdi" demiştir.

Yazar Dennis O'Neil ve çizer Neal Adams, Batman'in 1960'lardaki absürt karakter imajından kurtarmak ve "gecenin sert intikamcısı" olarak kökenine geri döndürmek için çaba sarfettiler. O'Neil/Adams çağı Detective Comics #395 "The Secret of the Waiting Graves" (1970) ile başladı. Dick Greyson üniversiteye gönderildi ve Batman yeniden tek başına kaldı. O'Neil'in tarzı 70'lerin sonu hatta 80'lerin başına kadar etkisini sürdürdü ve özellikle 77 ve 78 'de Steve Englehart 'ın yazdığı (çizer Marshall Rogers ile birlikte) hikayelerde zirveye ulaştı.

The Dark Knight Returns ve modern Batman (1986- )

Frank Miller'ın 50 yaşında ve emekli olmuş Batman'in geri dönüşünün anlattığı 1986 tarihli "Batman: The Dark Knight Returns" hikayesi, karakteri karanlık kökenine geri döndürdü. The Dark Knight Returns büyük maddi başarı elde etti ve çizgiroman tarihinde bir kilometre taşı oldu.

4 sayılık bu mini seri Batman'in popülerliğini yeniden üst seviyelere çıkarttı. İzleyen yıllarda çıkan "Yer One" 'de (Batman #404-407) yazar Frank Miller ve çizer David Mazzucchelli Batman'in kökenini yeniden anlattılar. Alan Moore ve Brian Bollan 1998'deki Batman: The Killing Joke'da "karanlık" anlatımı sürdürdüler. Bu hikayede Joker, Komiser Gordon'un akıl sağlığını bozmaya çalıştı kızını kaçırarak işkence ederek kötürüm bıraktı. Bu tarz konular ve anlatımdaki üslup çizgiromanların çocukların eğlencesi olmaktan uzaklaşmasına ana etkenler oldu. Batman'in devam eden kariyeri ve John Bryne'ın Superman'i yenilenmesi, ikili arasındaki ilişkinin de yumuşamasını işledi.

"Year One" 'ın yayımından beri çizgiroaman yazar ve çizerleri hem anlatım hem de görünüm için sıklıkla bu seriyi örnek aldılar. "legends of the Dark Knight" kitaplarındaki pek çok hikaye Batman'in ilk yıllarında geçen hikayeleri anlattı.

1988'de yapılan ikinci Robin'in öldürülmesine dair oylama Batman çizgiromanlarına olan ilgiyi bir anda yükseltti. 1993'deki "Knightfall" serilerinde yeni düşman Bane tanıtıldı. Batman'i ciddi şekilde sakatlamasından sonra Batman misyonunu Azrael olarak bilinen Jean-Paul Valley devraldı. 1998'deki "Catalysm", 1999'daki "No Man's Land" için altyapı oluşturdu. Serinin sorunda O'Neil 'in editörlük görevi Bob Schreck'e devredildi. 2003 yılında Jeph Loeb ve Jim Lee, Batman'in satışlarını tarihindeki en yüksek seviyeye çıkartmayı başardılar. Lee'nin Frank Miller ile yaptığı 2005'deki çalışmalarda ise çizgiroman pazarındaki en yüksek satış rakamlarına ulaşıldı. Modern çağdaki diğer önemli Batman yazarları arasında Grant Morrison ve Paul Dini de sayılabilir.

Kara Şövalye (İngilizce: The Dark Knight), Christopher Nolan'ın yönettiği en son Batman filmidir.2005 tarihli Batman Başlıyor (Batman Begins) filminin devamıdır. Kara Şövalye'nin senaryosunu Christopher ve kardeşi Jonathan Nolan yazmıştır. Hikayeyi ise David S. Goyer oluşturmuştur. Filmin olay örgüsü, Bruce Wayne/Batman (Christian Bale), bölge savcısı Harvey Dent (Aaron Eckhart), asistan Rachel Dawes (Maggie Gyllenhaal) ve Polis Komiseri James Gordon'ın (Gary Oldman), onların suçla mücadelelerinin ve yeni tehdit Joker'in (Heath Ledger) etrafında gelişir.Joker'in gerçek kimliği, filmin gizemi için saklı tutulur ve Harvey Dent'in kahraman bir bölge savcısından çirkin bir katile dönüşümünün hikayesi tamamıyla anlatılır. Yönetmen Nolan, Joker karakteri için ilhamı, onun 1940'lar ilk kez göründüğü çizgi romanlardan ve Harvey Dent'in geçmişinin tekrar anlatıldığı 1996 tarihli Batman: The Long Halloween adlı çizgi romandan esinlendi.[3] Kara Şövalye'nin çekimleri öncelikle Şikago'da, ek olarak da Birleşik Devletler'in birkaç yerinde, Birleşik Krallık'ta ve Hong Kong'ta yapıldı. Nolan, Joker'in filmde ilk göründüğü sahne başta olmak üzere bazı sekansları çekmek için IMAX kamerası kullandı. Kamyon devirme sahnesinde görsel efekt kullanılmadı. Filmin müziklerini oluşturmada Hans Zimmer ve James Newton Howard işbirliği yaptı.

Heath Ledger, Kara Şövalye'nin çekimleri tamamlandıktan sonra, 22 Ocak 2008'de, aldığı reçeteli ilaçların yanlış kullanımı yüzünden evinde ölü bulundu. Warner Bros. ilk önce Kara Şövalye için reklam kampanyası yarattı, Ledger'ın Joker'inin ön planda olduğu web siteleri ve fragmanlar hazırlandı, ama Ledger'ın ölümünden sonra stüdyo onunla ilgili reklam kampanyalarına tekrar odaklandı. Film 16 Temmuz 2008'de Avustralya'da, 18 Temmuz 2008'de Kuzey Amerika'da ve 24 Temmuz 2008'de Birleşik Krallık'ta vizyona girdi. Kuzey Amerika'da box office sahnesine çıkmadan önce, Kara Şövalye adına rekor sayıda ön bilet satıldı. Gösterime girdiğinde olumlu yorumlar ile karşılandı[4] ve Kuzey Amerika'da 500 milyon dolar sınırını geçen ikinci film olmasının yanında pek çok rekoru daha kırdı.[5] Büyük övgüleri ve ticari başarıları takiben, ödül sezonunda da çok başarılı oldu, özellikle 2008 yılının en iyi filmi dalında ve Ledger'ın Joker performansıyla birçok ödül veya adaylık elde etti. Sekiz dalda Akademi Ödülü'ne aday olarak, Milk ile birlikte en çok adaylık elde eden üçüncü film oldu.[6] Aday olduğu sekiz kategoriden En İyi Yardımcı Aktör ve En İyi Ses Kurgusu ödüllerini kazandı. Film BAFTA Ödülleri'nde de dokuz dalda adaylık kazanarak, en çok dalda aday olan ikinci film oldu.[7] BAFTA Ödülleri'nde de En İyi Yardımcı Aktör ödülünü kazandı.

Zagor Te-Nay (Patrick Wilding)

Zagor, bir çizgi roman kahramanı. 1961 yılında Mister No'nun da senarist ve çizerleri olan Sergio Bonelli ve Gallieno Ferri tarafından yaratıldı ve ilk kez okuyucu ile buluştu.

Türkiye'de 1962-1970 yılları arasında Ceylan Yayınları, 1970-1993 yılları arasında Tay Yayınları, Temmuz 1996-Ocak 2000 ayları arasında AD Yayıncılık, sonra Aksoy Yayıncılık, ve Nisan 2002'den bu yana da Lâl Kitap tarafından yayınlanıyor.

Zagor, A.B.D.'nin Pennsylvania eyaletinin kuzeyindeki Darkwood adlı düşsel bir ormanda yaşar. Asıl adı Patrick Wilding olan Zagor, henüz küçük bir çocuk iken anne-babası Darkwood yakınındaki evlerine Salomon Kinsky tarafından kışkırtılan Kızılderili Abenaki kabilesinin düzenlediği saldırıda öldürülür. Zagor nehre atlar, bir süre sürüklenir, daha sonra Nathaniel Fitzgeraldson (Fitzy) adındaki bir avcı tarafından farkedilerek kıyıya çıkarılır ve büyütülür. Fitzy ile geçirdiği yıllar boyunca avlanmasını ve balta fırlatmasını öğrenir. Ancak intikam ateşi de yüreğini kavurmaktadır. Birgün Salomon Kinksy'nin yerini öğrenir ve intikamını almak için Fitzy'den ayrılır. Gerçekleştirdiği bir baskınla Salomon'u ve beraberindeki kızılderileri öldürür. Ancak bu esnada Salomon'un babasını öldürme sebebini de öğrenir. Evlenmeden önce orduda rütbeli bir subay olan baba Wilding, Abenaki Kızılderililerine bir katliam gerçekleştirmiştir ve kendisinden de bunun intikamı alınmıştır. Karışık duygular içindeki genç Patrick uzun süre kendini toplayamaz. Bir gün ormanda kızılderili saldırısından hayatlarını kurtardığı bir cambaz topluluğu olan Sullivan'larla tanışır ve bu yeni dostarı kendisine Kızılderili Algonkin Kabilesinin dilinde "Baltalı İlah" anlamına gelen "Zagor Tenay" adını verirler. Zagor sergilediği birkaç numara ile Kızılderilileri kendisinin bir yarı-tanrı olduğuna inandırır ve barışın korunması için harcadığı çabaları sonucunda Darkwood'un egemeni olup bataklıkta bir kulübe inşa ederek Çiko ile birlikte oraya yerleşir.

Zagor'un en yakın dostu Çiko, çoğu macerada onunla birliktedir. Çiko Meksika'lı bir soyludur ve tam adı "Cico Felipe Cayetone Lopez Martinez ve Gonzales"tir. Oburluğu kendisinin bir zaafıdır. İlk başta yüreksiz biri gibi görünse de yeri geldiğinde dostları için hayatını tehlikeye atmaktan çekinmez. Sevimli, esprili, kültürlü bir karakter olarak serüvenlere renk katar.
Tommiks (Capitan Miki) 1955 yılından beri Türkiye'de yayınlanan ve kardeş yayın olan Teksas (Il Grande Blek) ile birlikte çocuklar ve gençler arasında çok büyük ilgi görmüş İtalyan yapımı bir çizgi romandır. Bu romana olan ilgi o dereceye varmıştır ki Türkiye'de bütün çizgi romanlar Teksas-Tommiks adıyla anılmaya başlanmıştır.

Tommiks çizgi romanı 1951 yılında İtalya'nın EsseGesse çizim-stüdyosu tarafından geliştirilmiştir ve Capitan Miki adı altında 16 yıl süreyle çizilmeye devam etmiştir. EsseGesse stüdyoları, ismini kurucuları olan üç çizerin soyadlarından almıştır: Giovanni Sinchetto, Dario Guzzon ve Pietro Sartoris (S.G.S. yani İtalyanca okunuşuyla EsseGesse). 1951-1967 yılları arasında EsseGesse Tommiks çizgi romanını 825 fasikül halinde yayınlamıştır. Türkiye'de ise Tommiks ilk olarak 1955 yılında Erdoğan Egeli'nin (1925-1983) sahipliği altındaki Ceylan Yayınları tarafından yayınlanmaya başlamıştır. Kapaklarını Samim Utkun'un çizdiği bu çizgi romana Türkiye'deki Tommiks adını da gene Samim Utkun vermiştir. Daha sonraki yıllarda Tommiks, Tay yayınları, Ecem ve Aksoy Yayıncılık tarafından siyah-beyaz haliyle 2002 yılına kadar basılmağa devam etmiştir. 2004 yılından beri de Hoz Comics tarafından renkli ve kuşe kâğıtta yayınlamağa başlamıştır.

Yüzbaşı Tommiks (Capitan Miki) 1835 ve 1840 yılları arasında Amerika'da yaşayan 15 yaşında bir korucudur (rancer). Bu dönem Amerikan tarihinde "Altına Hücum" veya "Batıya Göç" dönemi olarak bilinir ve Hollywood'un kovboy (Western) filmlerinin konu aldığı dönemdir. O dönemde Kuzey Amerika'nın batısı henüz yeni yerleşime açıldığı için bazı bölgelerde ciddi bir yasadışılık dönemi yaşanmıştır. İşte bu dönemde Tommiks Nevada'nın göbeğindeki Kulver (Coluver) Kalesi civarında düzeni sağlamakla görevlendirilmiştir. İki alkolik karakter, Konyakçı (Doppio) ve Doktor (Salasso), her macerasında ona eşlik ederler. Bu ikili, bir yandan kendilerini sürekli komik olayların göbeğinde bulurken; diger yandan da arkadaşları Miki'nin yardımına koşmaktan geri kalmazlar. Hepsinin ortak düşmanı da koruculardan intikam alma hevesiyle her seferinde yeniden karşılarına çıkan kılık değiştirme şampiyonu Binbir Surat'tır (Magic Face).

İtalyan EsseGesse ekibinin 1951 yılında yarattığı,Türkiye'de Tommiks olarak tanınan ünlü çizgi roman Capitan Miki de de o devirde İtalyan çizgi romancıların sıklıkla başvurdukları sinemadan tanıdık simaların çizgi romana taşınması yöntemi uygulanmıştı. Söz konusu çizgi romanda Tommiks karakteri Anthony Perkins'ten, Konyakçı karakteri Walter Brennan 'dan, Doktor Salasso ise "Stagecoach" filmindeki Thomas Mitchel 'in oynadığı alkolik doktordan esinlenilerek yaratılmışlardır.[1]Konyakçı (Doppio) karakterine esin kaynağı olabilecek sinema adamlarından biri de 1940'lı yılların western karakter oyuncusu George 'Gabby' Hayes'dir. 1948 yapımı Albuquerque filminden alınan sahnede de görüldüğü gibi Konyakçı karakterinin bire bir kopyası gibi durmaktadır.

Popeye "Temel Reis"

Popeye veya Türkçe dublajda bilinen adıyla Temel Reis Elzie Crisler Segar'ın oluşturduğu dünyaca ünlü, ıspanak yiyerek güçlenen, çizgi roman karakteridir. Karısının Adı Olivedir. Türkçe dublajda ise Safinazdır.Başlıca düşmanı Kabasakal adlı hayali karakter olan Temel Reis,kendi döneminde izleyicilerine rotoskop makinesiyle sunulmuştur.

Teks (Tex) Willer

Teks (İtalya'daki adıyla Tex), western tarzı İtalyan çizgiroman serisi. Yazar Gian Luigi Bonelli ve çizer Aurelio Galleppini (Galep) tarafından yaratıldı. Adını baş kahramanı Teks Willer 'den alır.

Teks Willer bir ranger'dir ve Navajo kızılderililerinin şefidir. Kızılderililer arasında Gece Kartalı adıyla tanınır. Ayrımcılık ve önyargı karşıtı, şiddete başvurmaktan kaçınmayan, kural ve kanunlardan çok kendi doğrularına önem veren bir kişiliği vardır. Maceraların çoğunda kızılderili haklarını korumak için çaba gösterir. Öte yandan siyahi Amerikalılar, çoğu kez woodoo tarikatı üyesi kötü kişiler olarak tasvir edilir ve Teks'in düşmanlarıdır. Başlıca arkadaşları Kit Carson (tarihi Amerikan kâşifine dayanır), oğlu Kit Willer, ve Navajo savaşçısı Tiger'dir. Bunlar dışında bilge El Morisco ya da Kanadalı dostları Gros-Jean ve Albay Jim Brandon gibi daha seyrek karşılaştığı çok sayıda dostu vardır. Başlıca düşmanı ise kara büyücü Mefisto ve oğlu Yama'dır, önemli başka düşmanları ise "Maestro" ve Kara Kaplan'dır.

İlk macerası 1948'de İtalya'da yayımlandı. Bu ülkede 20. yy'da en çok satan çizgiroman serisi oldu. 70'li yıllarda Türkiye'de yaygınlaştı. 90'lı yıllarda Doğan Holding grubunun İtalyan ortaklığıyla kurduğu Doğan Egmont Yayıncılık AŞ tarafından yeniden yayımlanmaya başlandı. Güney Hindistan, İsrail, Norveç, Finlandiya, Fransa, Hırvatistan, Sırbistan ve Brezilya'da da popüler oldu. [1]

Türkiye'de Teks maceralarını basan yayınevleri şunlardır[2]:


* Ceylan Yayınları (1961 - 1969) (1978 - 1986; 186'lık, 86'lık ve 5'lik seriler))
* Zuhal Yayınları (Süper Tex, 1970 - 1978, 380 sayı )
* Inter
* Alfa Yayıncılık (1991, 33 sayı )
* Galaksi Yayıncılık (10 sayı)
* Doğan/Egmont (AD, DE - 1996)
* Aksoy Yayınları (2000)
* Maceraperest (200? - )

Superman (Clark Kent)

Superman, çizgi roman kahramanı. Tüm çizgi roman dünyasının en popüler ve tanınan hayali karakterlerinden biri.[1] ve önemli bir Amerikan kültürel ikonudur.[2][3][4][5]

İlk Superman 1933 yılında yaratılmış kel bir karakterdir. Uzaydan üstün güçleri ile gelip dünyayı istila edecek bir kötü adam olarak düşünülmüştü ama Jerry Siegel ve Joe Shuster bu konsepti satamadılar. 1938'e kadar Superman'in tasarımları değişip duruyordu. Haziran 1938'de "DC Comics #1" dergisinde Superman ilk defa halka sunuluyor. Bu bildiğimiz Superman kostümünün tasarımı o zamanki sirklerde gösteri yapan "güçlü adam"ların giydiği gibi tayttır. Modern zamanlarda dalga geçildiği gibi bacaklarındaki taytın üzerinde bir don vardır ki, o zamanlar sirklerde gösteri yapan güçlü adamların neyi saklamak için giydiğini tahmin edersiniz. Kostüm renkleri Amerikan bayrağına gönderme yapmak için mavi-kırmızıdır. Yıllar boyunca birçok kahramanın Batman dahil, kostümü değiştirilirken, Superman değişmez, değiştirilemez 71 yıl boyunca, çünkü o kostüm görsel olarak bir ifadedir.

1938'de göğsünde bir üçgen içinde adının baş harfi vardır. Bu üçgen Amerikan polis rozetine göndermedir. Tabii daha sonra bu yavaş yavaş şimdiki elmas şeklindeki "S" amblemine dönüşür.

Güçlerine gelince, giderek arttırılır. İlk başta sadece çok güçlü, ve hızlıdır, uçamaz, çok yükseğe zıplar. ama uçaklar hayatımıza girince, sıradan insan bile Superman'den hızlı hareket edebilir, uçabilir hale gelir. O zaman Superman'e uçma gücü verilir yazarları tarafından.Yani Superman'in güçleri teknolojinin gelişmesi ile artar, çünkü o her zaman teknolojinin ve onu kullanan sıradan insanın önünde olmazsa süper insan olamaz. Superman Nietzsche'nin Ubermensch (üstün insan) kavramı temele alınarak yaratılmıştır. Bu kavram da önemli olan fiziksel güç değil erdemdir.

Gerçek kimliğini gizlemek için Clark Kent adını kullanır.

Jor-El ve annesi Lara tarafından patlamak üzere olan Kripton gezegeninden kurtulması için bir roket ile Dünya'ya gönderilir. Jor-El'in Kal-El'i Dünya'ya göndermesinin sebebi sarı güneşin ona çok üstün güçler vereceğini bilmesidir. Kansas'da Smallville kasabası yakınlarına düşen Kal-El'i Martha ve Jonathan Kent isminde iki çiftçi bulur ve ona Clark ismini vererek kendi çocukları gibi yetiştirirler. Üniversiteyi okumak için Metropolis kentine gelir. Üniversiteyi bitirince Daily Planet gazetesinde işe başlar.Burada Lois Lane ile tanışır ve olaylar gelişir. Superman ismini ona veren Lois Lane'dir. Ayrıca birçok lakabı vardır. Bunlardan bazıları : "The Man of Steel", "The Man of Tomorrow" ve "The Last Son of Krypton". Anlamları ise "Çelik Adam", "Yarının Adamı" ve "Kripton'nun Son Oğlu".

Superman'ın birçok düşmanı vardır.Ancak en bilinenleri şunlardır:

Lex Luthor:Amacı Suparman'ı yok etmek ve dünyaya hükmetmektir. Metallo:Gücünü Kriptonitten alan ve Superman'a karşı bu enerjisini kullanan bir kötüdür.Kendini metal bir robota bürüterek taaruz eder. Bizarro:Superman'ın kanı alınarak Lex Luthor tarafından yapılan bir karakterdir.Denilenin tersini yapmasıyla bilinir.Bazen iyilik bazen kötülük yapar. Mr.Mxyzptlk:Koca ve kel kafalı bir karakterdir.Özel güçleri vardır.Adını tersten söylerseniz 3 ay ortadan yok olur. Mongul:Emrinde gladyatörleri olan bir uzaylıdır.Superman baş düşmanıdır. Darkseid:Apoklips gezegeninin güçlü yöneticisidir.Dünyayı fethetmek emellerindendir.

X-ray görüşü: Superman bu özellikleri sayesinde herşeyin arkasını görebilir.Yalnızca kurşunun arkasını göremez.Bunun nedeni kurşunun içindeki maddelerdir.Kurşunun içini görememesi sonucu başına çok iş almıştır.

Teleskobik görüş: Bu yeteneği uzak mesafeleri yakınlaştırıp görmesini sağlar.(Uzak cisimlere zoom yaparak yakınlaştırır)..

Mikroskobik görüş: Bu yeteneği ise aşırı derece de küçük atomik seviyede ki cisimleri görebilmesini sağlar.(Yalnızca mikroskop ile görülebilecek boyutta ki cisimler)

Isı Saçan Bakışlar: Bu yeteneği sayesinde düşmanlarına zor anlar yaşatır.Soyguncuların kaçış arabalarını patlatabilir,ağır metalleri eritebilir.Heat vision olarak da bilinen bu özelliğiyle Superman Burst patmalarını oluşturur.

Diğer görüş yetenekleri: Superman ultraviolet ışınları , kızılötesi ışınları, elektromanyetik dalgaları ve karanlıkta görebilir. Superman denizin altını dahi görebilir.

Süper işitme: Bu özelliğiyle Superman her sesi duyabilir.Böylece her tehlikeyi sezip,zamanında o tehlikeleri önleyebilir.

Süper Ses: Superman çok iyi bir vantrologtur bütün insan ve hayvanların mimiklerini ve seslerini aynen taklit edebilir.

Süper Nefes: Bu yeteneği ile kasırga gücünde rüzgar üfleyebilir ve bu rüzgar hedefini dondurabilir. Superman nefes aldığında büyük miktarlarda havayı içine çekebilir ve bu yeteneğiyle zehirli gaz bulutlarını dağıtabilir. Bir üflemesiyle güneşi söndürebilir.

Süper hipnotizma: Pre-Crisis Superman istediği zaman başkalarını hipnotize edebilir.Clark Kent’in Superman kimliğini gizlemek için bu yeteneğini kullanır.Clark Kent'in gözlükleri bu gücünü kullanmasına yardımcı olur sürekli çalışarak onun diğerleri gibi görünmesini sağlar,herkes onu iyi huylu,korkak adam olarak algılar ama fotoğraflarda Superman gibi çıkar.

Dayanıklılık: Bilinene göre Superman hem DC'nin,hem dünyanın en dirençli süper kahramanıdır.Evrenin en sert yumruklarına,dünyanın en güçlü patlamalarına dayanabilir.Bunun sebebi solar enerjinin getirdiği sertlik ve dayanma gücüdür.

Süper Güç: Superman’in gücünün büyüklüğü tam olarak belli değildir. Genel olarak 100 ton ağırlığı kolaylıkla kaldırabilecek olduğu kabul edilir ama tam olarak ne kadar ağırlığı kaldırabileceği bilinmez. Superman kolaylıkla Mısırda ki büyük piramit(Keops)’i kaldırabilir bunun toplam ağırlığı 6 milyon tonun üzerindedir ve bir dağı yerinden kaldırıp atabilir.Superman gücünün küçük bir kısmı gezegeni yerinden oynatabilir bunun için gereken solar enerjiyi dünyanın sarı güneşinden alır. Superman çizgi roman karakterleri arasında fiziksel güç olarak en güçlü karakter kabul edilir.

Süper Hız: Bu yeteneği Flash gibi inanılmaz bir hızda hareket edebilmesini sağlar. Uçmak koşmaya göre daha az yorucu çok daha işlevsel ve çok daha hızlıdır tabi herkezin aklına şu soru gelir Superman mi daha hızlı Flash mı tabiki Flash daha hızlıdır, zaten Flash'ın özelliği budur. Superman'in Flash'la arasındaki tek fark [[Flash katı maddelerin içinden maddeyi etkilemenden geçebilir(tabi isterse o maddeyi patlatabilir) Superman ise maddeyi etkilemeden geçemez.(Superman'in gençlik yıllarını anlatıldığı Smallville dizisinde bir kaç bölüm gözükmüştür.) Superman sahip olduğu süper insan refleksleri sayesinde inanılmaz hızlarda hiçbir şeye çarpmadan hareket edebilir. Çok karmaşık işleri ve nesneleri normal bir insandan yüzlerce kat daha hızlı toplayabilir. Superman ışık hızından çok daha hızlı uçabilmektir ve bu sayede zamanda yolculuk yapabilir. Superman sadece 45 saniye içinde dünya turu yapabilir( Yani 45 saniye içinde yeryüzündeki her ülkenin her şehrini dolaşabilir ) kendi etrafında çok yüksek hızlarda dönerek hortum oluşturabilir ya da matkap gibi yeri delebilir.

Solar enerji emme: Teknik olarak Superman bütün güçlerinin ortaya çıkmasının ve büyüklüğünün kaynağı Sarı Güneş'tir. Güçlerinin sebebi hücrelerinin aşırı derece de solar enerji emmesidir. Bununla birlikte Superman’e savaşlarda kuşkusuz çok büyük üstünlükler sağlar. Ayrıca başka yıldızlardan ve gezegenlerden de güç alabilir. Kızıl Güneş Superman’in güçlerini kaybetmesine neden olur.

Yaralanmamazlık: Bu yeteneği Superman’in hücrelerinin yoğunluğu nedeniyle ona kriptonit ve büyü hariç hiçbir şeyin zarar vermemesini sağlar. Superman zehir ve hastalıklardan etkilenmez. Büyük bir nükleer patlamadan bile yara almadan çıkabilir.

Süper Zeka: Çizgi romanlarda kriptonlular doğuştan itibaren çok zeki canlılar olarak gösterilir. Sonuç olarak süper zeka kriptonlular için doğal bir yetenektir. Superman’in beyni bilgisayar gibidir herşeyi hatırlar yeryüzündeki bütün dilleri konuşabilir, metropolis telefon defterinde ki bütün numaraları ve daily planet’te ki bütün dosyalarının içeriklerini bilir. Çok iyi analiz yeteneği vardır.İnanılmaz derecede fazla bilinmeyenli denklemleri akıldan çok hızlı çözebilir,çok fazla haneli bile olsa matematik işlemlerini çok hızlı bir şekilde akıldan çözebilir.(örn: 89545498x65165416541=? işlemini saliseler içinde akıldan çözebilir...)

Altına mavi Tayt, Mavi Tayt'ın üstüne de Kırmızı Slip Kilot giyer. Üst Kısmında Mavi bir sveatshort giyer üzerinde S işareti vardır ki megolamanlık olarak yorumlanabilecek bu ayrıntı Kırmızı Pelerininde de vardır. Kıyafetinin ortak noktası saten olmasına rağmen yanıp, Yırtılıp, Sökülüp Superman'ı çıplak bırakmamasıdır. Örümcek adam gibi diğer figürlerin elbisesinin aksine Superman'ın kıyafeti de özel güçlere sahiptir.

Superman'in zayıf noktalarından biri kriptonit taşıdır. Kriptonit taşı parçalanmış kripton gezegeninin parçalarıdır, evrenin her yerine dağılmıştır ve çok nadir bulunur. Özellikle yeşil kriptonit Superman'e çok zarar verir, kırmızı ve sarı kriptonit taşının da yan etkileri vardır. Yeşil kriptonit Superman'e yaklaşması halinde Superman güçlerini kaybeder, eğer taş Superman'e değerse Superman ölebilir. Kırmızı kriptonitin birçok yan etkisi vardır.(Çizgi romanda böyledir, ama Smallville isimli dizide sadece kişiliğine etkiyormuş olarak gözükür.) Siyah kriptonit(yeşil kriptonit çok yüksek sıcaklarda ısıtılmasıyla oluşur.) Superman'i iki ayrı bedene böler, iyi ve kötü Superman olarak. Gri kriptonit olmadık şeyler, halüsinasyonlar görmesine sebep olur. Pembe kriptonit ise Superman'i cinsel anlamda yumuşatır. Kriptonit taşının Superman'e zarar vermesinin sebebi sarı güneştir, kızıl güneşte hiçbir etkisi yoktur. Kriptonit taşının Kripton gezegeninde normal bir taştan farkı yoktur. Superman birde kurşunun arkasını pek iyi göremez ve bunun nedeni kurşunun radyoaktif ışımalara karşı dayanıklı olmasıdır.